İstanbul ağrısı
kanatları parça parça bu ağustos geceleri
yıldızlar kaynarken
şangır şungur ayaklarımın dibine dökülen
sen
eğer yine İstanbul'san
yine kan köpüklü cehennem sarmaşıkları
büyüteceğim
pançak pançak şiirler tüküreceğim
demek yine ben
limandaki direkler
Ay düşünce denize
seni hatırlarım
İnce ince yağan
yağmur,iskeleye
yanaşan vapur
Haydarpaşa garı
seni hatırlarım
Ay düşünce denize
kalbim çarpar,telaşlı
Bir kuş olur siyahlar
içinde bir kadın
Ve yakasında ipiri
kırmızı bir gül
Seni hatırlarım
Ay düşünce denize
söylenmemiş sessiz
Bir şarkıydım,tozup
giden bir ilk kar
olgun begonya
Kalkmak üzere bir tren
seni hatırlarım
Behçet Aysan
nurullah genç 72 saatte neredeyse hiç uyumadan ve erzurum garında yürüyerek, dolaşarak bu şiirin 2.bölüm olduğu totalde 3 bölümden oluşan bir şiir yazmış.
yurt saat 18.00 de kapandığı ve kendisi inşaatta çalıştığı için yurda son giriş saatine yetişemiyormuş.akrabalarında kaldığı olmuş fakat bir süre sonra bu durumdan rahatsızlık duymuş olacak ki onlara gitmeyi istememiş. yine yurdun kapanış saatine yetişemediği bir günde ne yapsam diye düşünürken erzurum tren garı ve orada çalışan arkadaşı nedim gelmiş aklına. hemen gitmiş gara nedim'i bulmuş. nedim'e durumu açıklamış.nedim de gardakilerle konuşmuş ve elinde bir yastık ve battaniyeyle geri dönmüş. ona garda bulunan banklardan birini ayırdıklarını söylemiş.ondan sonra yurda yetişemediği günlerde orada kalmaya başlamış. 1986 'ya kadar böyle devam etmiş fakat bu şiiri o zaman değil daha sonra tren garına özellikle giderek o günlerin etkisiyle yazmış.
bir de bu şiirin yüreğinde yeri ayrıymış
Falih Rıfkı Atay'ın kaleminden çıkan "Çankaya", Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarını mercek altına alan, büyüleyici bir eserdir. Atay, kalemini Türk edebiyatının zirvesine taşımış bir yazar olarak, bu kitapta sadece tarihi bir anlatı sunmaktan öteye geçerek, Türkiye'nin ruhunu ve toplumsal dokusunu derinlemesine
DAĞA ÇIKAN KURT
Dağa Çıkan Kurt öyküsü, Milli Mücadele yıllarının panoramasını gözler önüne sermektedir. Hikâyenin başlangıcında yazar, Fransız bir sanatçının şiirinin çıkmasını beklemektedir. Bunun etkisinde kalarak rüyaya dalmaktadır. Rüyasında, işlerin sarpa sardığı bir orman görür. Ormandaki hayvanlar arasında mücadeleler yaşandığını
Eğer sen yine İstanbul'san
Kirli dudaklarını bulut bulut dudaklarıma uzatan
Sirkeci garı'nda tren çığlıklarıyla bıçaklanıp
Intihar dumanlari içindeki haydarpaşa'dan
Anadolu üstlerine bakıp bakıp
Ağlayan
Sen eğer yine İstanbul'san
Aldanmıyorsam
Yakaları karanfilli ibneler eğer beni aldatmıyorsa
Kulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar
Yine senin emrindeyim
Utanmasam
Gözlerimi damla damla kadehime damlatarak
Kendimi yani şu bildigim Attila İlhan'ı
Zehirleyebilirim
ANSIZIN
ay düşünce denize
seni hatırlarım
ince ince yağan
yağmur, iskeleye
yanaşan vapur
haydarpaşa garı
seni hatırlarım.
ay düşünce denize
kalbim çarpar, telaşlı
bir kuş olur, siyahlar
içinde bir kadın
ve yakasında ipiri
kırmızı bir gül
seni hatırlarım.
ay düşünce denize
söylenmemiş sessiz
bir şarkıydım, tozup
giden bir ilk kar
solgun begonya
kalkmak üzere bir tren
seni hatırlarım.
Tren garında her hafta aynı saatte beklediğimi bilmediğin için mi gelmiyorsun, oysa daha bir gün öncesinden kolalıyorum gömleğimi.
Her hafta kitaplığın tozunu alıyorum mahçup olmayayım diye, en alttaki kutuda 90'ların müzik kasetleri var, seversin diye hepsini aldım,
en üst rafta Cemal Süreya'nın Sevda Sözleri senin adına imzalı...
Şarap mahzeninden aldığımız kırmızı Alman şarabı hâlâ duruyor, bugün hesap ettim 17 yıl geçmiş üzerinden. Geldiğinde, bir kadehlik oturup yaşanmamış günleri yâd edeceğimiz köşe hazır, fırından yeni çıkmış baston ekmeği ve en sevdiğin peynirleri alırım, cevizlerin yanına narı tanelerim..
Bu satırları tren garında yazıyorum sevdiğim.
Tren geldi.
Birazdan gideceğim ama haftaya mutlaka görüşürüz.
2002 Tren Garı Rauf.
hep yanıldık mı kimbilir
inanmak gelmiyor içimden
o yanlış tren bindiğimiz midir
azala azala unutulduğumuz
hani leipzig garı'nda biten
yine yanlış mı yaşıyoruz
karanlığımızı avuçlarımıza öksürerek