Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Varsız

Varsız
@trnsoyarslan
Aşkın kanununu yazsam yeniden Kimi ümitleri yel alır gider Kimi benim gibi sever gönülden Kimi senin gibi el olur gider youtube.com/watch?v=m8U_32c...
"Efendiler, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin elim şerâit dâhilinde (zor şartlar içinde) vücudâ getirmeye muvaffak olduğu ordusu, filvâki Viyana surlarına dayanan eski Osmanlı ordusu değildir. Fakat hâiz olduğu mefkûre-i âlîye ve insânîye itibâriyle (taşıdığı yüce fikir ve insancıl düşünce yönüyle) büsbütün başka kıymet ve meziyette bir çelik kitlesidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Ordusu istilâlar yapmak, saltanatlar devirmek veya saltanatları kurmak için şunun bunun âlet-i ihtirâsâtı olmaktan münezzehtir." (ihtiras aleti olmaktan uzaktır)
Reklam
Çok yönlü ve karakteristik özelliklerinden biri de, çevresi ve kadrosu ile sürekli görüşüp, karara ondan sonra varma, yani; "meşveret"e önem vermesidir. Bu özelliğinin birçok örneklerinden birisi de, 20 numaraları defterde 1922 yılında Meclisteki barış görüşmelerine ilişkin olarak yazdığı: "İşte devletlerin bu son notası üzerine ordunun nokta-î nazârının Hükûmet-i Celile'sine izâh etmek üzere birkaç gün için cepheden ayrılıp geldim. Hey'et-i Vekile ile mücadele-i efkârdan sonra lüzum hâsıl olursa, Hey'et-i Celileniz'le görüşeceğim" notlarıdır. -------------- Ordularımızı teftiş ettim. En büyük kumandandan neferlerine kadar bütün ordularımızın Hey'et-i Celilenize olan itimât ve merbutiyetini hürmetkâr selâmları ile beraber arz etmekle bahtiyarım." Devletin kuruluş sırasında bile siyasi otoriteyi, askeri otoriteden daha üstün tutan bir görüş ve inancın belirtisi olan bu sözlerle, bir sert devlet yönetimi yerine demokratik bir yönetimi arzuladığını ortaya koymaktadır. Militarist bir düşünce yerine demokratik bir düşünceyi taşıyan bir beyindir.
"Bir milletin felâket içinde kalması, izmihlâl tehlikesine mâruz kalınması, mutlak ve içtimâî ahlakî bir maceraya mübtela olması neticesidir" diyerek belirtmiştir. Bu tanımlamayı yaparken elbette kendisini bu söyleyişten soyutlayamaz. Kendisi tanımın içindedir. Ulusal bir ahlâkın korunması için kişisel ahlakın önemini belirtirken, bir kişinin ahlâkının da O'nun belirti ve deyişiyle ; "Vatanının âtîsini, milletin haysiyet ve nâmusunun muhafaza etmek umde-i esasiye olmalıdır" esasına dayandırılması gereklidir. Bunun sağlanması için de; "Milleti kurtarmak isteyen her vatanperver için başlıca evsâftandır" cümlesi ile yazılan notlar, kişilik özelliklerini açıkça ortaya koymaktadır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ancak, elde var olan defterlerdeki Atatürk'ün not ve açıklamalarında, bu çok yönlü kişiliği saptarken, Atatürk'ün kişiliğine etken olarak birinci sırayı vatan ve ulus sevgisinin aldığını görmekteyiz. 2 No.lu defterde Namık Kemal'in insanlık, vatan ve ulus sevgisinini dile getiren şiirleriyle 21 numaralı defterdeki Tevfik Fikret'in "Sis" şiirini belleği ile birlikte defterine de not edişi, bu sevgisinin duyarlı bir kanıtıdır.
"- Cemal Bey, şu ve bu yolda birtakım kuş beyinli kimselere kendinizi beğendirmek hevesine düşmeyiniz. Bunun, hiçbir kıymeti ve ehemmiyeti yoktur. Siz içinde bulunduğumuz vaziyeti tetkik ediniz. En başta biraz ferâgat sâhibi olmak lâzımdır. Şunun bunun pöhpöhünden kuvvet almaya tenezzül etmeyiniz. Büyüklük odur ki, hiç kimseye eğilmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın, memleket için hakiki mefkûre ne ise onu görerek, o hedefe yürüyeceksin. Önüne sayısız engeller yığacaklardır. Kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak bu engelleri aşacaksın. Ondan sonra sana büyüksün derlerse, bunu diyenlere güleceksin!
Reklam
"Benim ihtiraslarım var, hem de pek büyükleri... Fakat bu ihtiraslar yüksek mevkiler işgal etmek veya büyük meblağlar elde etmek gibi adi emellerin tatminine tealluk etmez (dayanmaz). Ben bu ihtirasların gerçekleşmesini vatanıma büyük faydaları dokunacak, bana da liyakâtla ifâ edilmiş(hakkıyla yerine getirilmiş) bir vâzifenin canlı iç rahatlığını verecek büyük fikrin başarısında arıyorum. Bunu çok genç yaşta elde ettim, son nefesime kadar onu muhafaza edeceğim. Bütün hayatımın prensibi de bu olmuştur"
1908 devriminden sonra Harekât Ordusu ile geldiği İstanbul'daki orijinal durumları kaydettiği 10 numaralı deftere özel ve Fransızca yazdığı düşünceleri, O'nun, o en karışık, Osmanlı Devleti'nin çatırdadığı bir dönemde, yöneticiler, demokrasi ve halkın yönetiminin gerçekleşmesi için, içinde beslediği ve millî bir sır olarak sakladığı cumhuriyet rejimine duyduğu özlem ve inancı göstermektedir. O'nun umut ve beklentilerinin şekillendirdiği yönetim biçimi olan demokrasi ve cumhuriyete verdiği önem, bu kısa cümlelerden sonra gerçek değerini 29 Ekim 1923'te kazanmıştır. İdeal bir düşünceye sahip oluş ve bunu gerçekleştirme plân ve programcılığının en canlı örneği budur. O günkü şartlarda Fransızca bilenlerin azlığı, bu Fransızca notun kimse tarafından okunmamasının gerektiğinin de akla getirmektedir. Yani bu notlar o gün için bir bakıma Atatürk'ün sırrıdır.
15 Aralık 1915"te Veliaht Vahdettin'le Almanya gezisi sırasında Karlsbad'a tedaviye gönderilen Mustafa Kemal, burada tutuğu not defterine; "Benim elime büyük selâhiyet ve kudret geçerse, ben hayatı içtimâiyemizde arzu edilen inkılâbı bir anda yapacağım, ben bazıları gibi, efkâr-ı ulemânın (âlimlerin fikirlerinin) yavaş yavaş benim tasavvrâtım (düşündüğüm işler) derecesinde, tasavvur ve tefekkür etmeye (tasarlamak ve düşünmek) alıştırmak suretiyle bu işin yapılabileceğini kabul etmiyorum. Böyle bir harekete karşı ruhum isyan ediyor. Neden bu kadar senelik tahsil-i âli gördükten (yüksek tahsil yaptıktan) sonra, hayât-ı medeniyye ve içtimaiyyeyi tetkik ettikten ve hürriyeti tezevvükten (hayatımı ve vakitlerimi harcadıktan) sonra avâm mertebesine ineyim? Onları kendi mertebeme çıkarırım. Ben onlar gibi değil, onlar benim gibi olsunlar.
Tanzimat ve sonraki dönemlerdeki akımlarda; Türkçülük, ulusculuk, uygarlık ve vatan sevgisini işleyen yazar ve düşünürlerden Ziya Gökalp, Abdullah Cevdet, Celâl Nuri İleri, Samim Rifat, Ömer Seyfettin, Namık Kemal ve Tevfik Fikret'in etkilerinin açık oluşu yanında, halkının diliyle söyleyen daha önceki dönem halk şairlerinin etkisi de bu notlarda, okudukça ve içine girildikçe anlaşılmakta ve belirginleşmektedir. Yazar ve düşünürlere çok önem verdiği, 2 No.lu defterdeki Selânikli bir yazara özel olarak yazdığı mektubundan da anlaşılmaktadır. Özellikle 21 No.lu defterdeki Tevfik Fikret'in "Sis" şiirinin bizzat Atatürk tarafından deftere eliyle yazılmış oluşu; 2 ve 16 No.lu defterlerdeki şarkı güfteleriyle beyitlerdeki sanatlı söyleşilerden Atatürk'ün çağından ve çağın yazarlarından etkilenmiş olduğunu, hangi sanatçı ve sanat çevrelerinin etkisinde kaldığını da ortaya koymaktadır.
Defterlerin içindekiler incelendiğinde kendisine ilişkin bir övünme, kendini öne çıkaran bir tutum ve söyleyişe rastlanmamakta, daima çevre, olaylar ve ulusal amaç ön plânda kalmaktadır. Defterlere, yararı olan ve olacak konu ve yorumlar, olaylara dayalı olarak alınmış kaydedilmiş, gereksiz ve küçük olaylar konu edilip de, yazılmamıştır. Bu bakımdan defterler çok değişik açılardan değerlendirilme özelliklerini taşımaktadır. Her biri ayrı ayrı yorumlanma ve üzerinde çalışılmaya değer özellik ve yönleri taşımaktadır.
Reklam
Bu da şunu akla getirmektedir ki Atatürk; gerek küçük rütbeli bir subay ve gerekse general, Meclis Başkanı ve Cumhurbaşkanı iken hiçbir zaman kendisine, kişisel istek ve arzularına, duygularına ve gereksinmelerine yaşamında fazla yer ayırmamıştır. Bu bakımdan defterlerin içeriğinde kişisel konulara az yer ayrılmıştır. Yani çevresi ve ulusal amacı daima ön plânda kalmış, ömrü boyunca bir ideale doğru yürüyüş ve düşünüş içinde olmuştur.
Bu da şunu akla getirmektedir ki Atatürk; gerek küçük rütbeli bir subay ve gerekse general, Meclis Başkanı ve Cumhurbaşkanı iken hiçbir zaman kendisine, kişisel istek ve arzularına, duygularına ve gereksinmelerine yaşamında fazla yer ayırmamıştır. Bu bakımdan defterlerin içeriğinde kişisel konulara az yer ayrılmıştır. Yani çevresi ve ulusal amacı daima ön plânda kalmış, ömrü boyunca bir ideale doğru yürüyüş ve düşünüş içinde olmuştur.
Bütün dinler, ahlakı itaate dayandırır, yani gönüllü kölelik. Bu nedenle de dinler, bütün siyasi örgütlenmelerden her zaman çok daha kötücül olmuştur. Siyaset şiddetten yararlanırken, din, özgür iradenin çürümesini kullanır. ALEXANDER HERZEN
Ben uslanmaz bir materyalistim. Ruhu; organizmanın bütün etkinliklerinin toplamına ek olarak organizmanın kişisel alışkanlıkları, ona miras kalan alışkanlıkları, belleği ve deneyiminden başka bir şey olarak görmüyorum. Öldüğümde, öleceğime inanıyorum. Ölümümle birlikte, en az senin ve benim ezdiğimiz o sivrisinek kadar ortadan kaybolacağıma inanıyorum. JACK LONDON
Bilim, ahlaki değerleri zayıflatmakla suçlanagelmiştir, ancak bu yanlıştır. Bir insanın ahlakı daha çok, sevgiye, eğitime ve insan ilişkilerine bağlıdır ve dinden herhangi bir destek almasına gerek yoktur. İnsanlar ceza korkusuyla ve ölümden sonra ödüllendirilme umuduyla hizaya sokulmaya çalışılırsa, elbette insanlığın durumu da üzücü bir hal alır. ALBERT EINSTEIN
278 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.