"Erkek, kendi keyfî ihtiraslarının tatmini için benden sonra tufan dercesine tohumunu gelişigüzel saçmasının esiri oldu. Ana Tanrıçaları yıkıp Tanrı'yı tek ve erkek yaptığımızdan bu yana, tam iki bin yıldır, bir yandan günah çıkarıp bir yandan da namus kılığında dolaştırdığımız şehvetimiz adına, tarih öncesi taptığımız Tanrıçaları ayaklarımız altına alıyoruz. Tanrıçalarımıza yaptığımız her kötülük şeytanın zaferi."
Mohaç Savaşı'nda esir düşen bir Macar genci Türklerin fetih hayalleri ile ilgili yepyeni bir kelimeyi Avrupa'ya taşıdı: Kızılelma
Reklam
Pek çok savaşı büyük bir şiddet gösterisine dönüştüğü için bir ülkeye kendisi gelmeden ünü ulaşıyordu.
Sayfa 68 - Emir TimurKitabı okudu
Bilge Tonyukuk, İlteriş Kağan'ın bağımsızlık hareketini başlattığı yılları anlatırken tıpkı Ergenekon Destanı'ndaki kuşatılmışlığı tarif eder gibi "Düşman ocak gibiydi, biz ateş gibiydik." der.
Kuzey'in kurtlarına dair korkular da Attila ile beraber söndü. Bundan yüz yıl sonra Türkler Asya'da yeniden dirildiler. Onlara Göktürkler denildi.
408'de Hun tahtında olan Uldız, Romalı elçilere isterse "Güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar her yeri zapt edebileceğini" söylemişti.
Reklam
Hun atlıları o kadar hızlı hareket ediyorlardı ki Papaz Efraim sınırlarında ilk defa gördüğü bu atlı akıncıları "Yecüc-Mecüc'ün süvarileri. Bunlar atlarının üzerinde fırtına gibi uçarlar onlara kimse karşı koyamaz." diye tanımlamıştı.
Bir Hun süvarisi at üzerinde korkunç bir savaşçıya dönüşüyordu.
Türklerin zihin dünyasında dünyanın sonu diye bir yer yoktu.
Şeyh İsmail’in çocukluğunda yaşadığı 4,5 yıllık zindan hayatı, arkasından Erdebil’de takibi ve öldürülme ihtimali, sonra 6 yıl süren kaçış ve gizlenme, onun erken yaşlarda olgunlaşmasını sağlamıştı. Elbette bütün bunlar onun kalbinde Akkoyunlu hanedanına karşı kuvvetli bir nefret ve intikam duygusu uyandırmıştı.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.