azr

azr
@tullyhart
Sabitlenmiş gönderi
"Filistin, Filistin, Filistin halkı... Filistin halkı; düzeni bozulan halk... Ve Allah'ın mescidiyle ve çevresindekilerle mübarek kıldığı toprakları kirletmek için dünyanın dört bir yanından gelmiş dikenler... Filistin; sabrediyorsun, biliyorum. İnanıyorsun, biliyorum. Ve yine biliyorum, sen, babasının şehadetine uzunca üzülen ve hâlâ günlerce ağlayan küçük bir çocuksun. Baban şehadet şerbeti içti; bu bir şeref ve izzettir; tekrar tekrar; bu bir şeref ve izzettir. Keşke ben, tek kişilik hücre dedikleri betondan kabirde kalmak yerine şehadete erebilseydim. Kardeşlerine ve özellikle hırçın Kudüslülere selam söyle."
Reklam
Hayır, hiçbir programım yok, bir kere de programsız yaşasak olmaz mı?

Reader Follow Recommendations

See All
Ağlamak.. yalnız gözyaşı dökebilen insan anlayabilir bazı şeylerin hikmetini. Ama insan her zaman ağlayamaz, diyor çocuk. O zaman da ağlar gibi durmak gerekir. Çocuk, anlayarak bakıyor dedesinin söylediklerine. Biz, hüzün peygamberinin ümmetiyiz, diyor dede, ağlayabilenler ağlar ağlayamayanlar ağlar gibi yapar.
...bekliyoruz. Beklemek burada bir umut değil, endişedir, herkes kendi endişesinin bulanık çalkantısında döneniyor, zamanın küçük aralıkları, dar aralıkları bir bir geçip gidiyor -zamanın aralıkları mı, yani boş bıraktığı, yok bıraktığı, işlemeden bıraktığı aralıklar, ihmal edilmiş geçitler?-.
Reklam
Ölüm koğuşunun kapısının önünde telaşlı, daha ölüme kanıksamamış insanlar. Bir gidip bir gelirler.
O, hep kendi evindedir, evinin dışında olup bitenlere ilgisizdir, kendi protestosunu yükseltmektedir, baharla açılan, renk renk serpilen çiçek tarhlarını seyretmektedir, çiçeklerin kokusunu duyumsamaktadır, güzün yaprakların kuruyuşunu, çiçeklerin tükenişini, bir kuru yapraktan ibaret kalışlarını..
Beklemek tüm anlamın kendisiydi, bekler ve düşünürdü, boşuna olmazdı, hiçbir şey boşuna olamazdı, boşuna değildi, sebepsiz, yersiz değildi, bekliyordu ve beklediği gelecekti. Yalnızlık -somut konumuna göre yalnızlık, yoksa yalnız duymazdı kendini- sezgilerini alabildiğine inceltmiş, bileylemişti.
Bir türlü istediğine kavuşamamıştı, neydi istediği, niçin istiyordu: bir rahat soluk, sabahleyin asabı bozulmadan uyanmak, gözlerini sabah ezanına açmak, güzel şeyler görmek.
Şehir yıkıntıları. Ve insan yıkıntıları.
Reklam
"Yıldızları süpürürsün farkında olmadan, güneş kucağındadır bilemezsin, bir çocuk gözlerine bakar arkan dönüktür, ciğerinde kuruludur orkestra duymazsın, koca bir sevdadır yaşamakta olduğun, anlamazsın, uçar gider koşsan da tutamazsın..."
"Salıncaktan düşen bir çocuk küser mi hiç parka?" Hayata küsülmez. Sevmekten usanılmaz. İyilikten pişman olunmaz. Kimse iyi olmasa, dünya üzerinde iyilik yoksa biz yeniden icat edeceğiz.
"İnsanların sorunları, çözümü görememeleri değil, sorunu görememeleridir."
Stresin en önemli sebeplerinden bir tanesi belirsizliktir.
Çoğu zaman içimizdedir sıkıntılarımızı çözecek hazine. Fakat aramıyoruz. Bulamıyoruz. İnanamıyoruz. Ümidimizi kesiyoruz. Psikoloji buna, "öğrenilmiş çaresizlik" diyor. Çaresiz olmayı, güçsüz olmayı öğreniyoruz. Halbuki değiliz.
123 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.