Kendisi her haltı eder. Çapkınlık, içki, kumar. Her zevk ona… Şey işte… Ha… Her zevk ona mübah. Bana gelince, kızım ben. Yasak. Hemen yapıştırırlar: Ahlaksız, kötü, oros… Aman. Evlenirsem, tepemde Ferhat yerine kocam. Aman istemem, istemem.
Ayol, bütün o donanma, şatafat karının kan ağlayan içini gizlemek için. Yoksa, hakikaten bahtiyar insanın bahtiyar görünmek için o kadar gürültü patırtıya ne ihtiyacı var?
“Âşıklara haber vermek isterim. Kalbin bütün meseleleri yalnız kalbde halledilir. Çünkü bir hissin hakkından ancak başka bir his gelir. Ümitsiz bir aşkın panzehiri nefrettir. Fikirler ancak bu mukavemet hislerini yaratan tahrik ve telkin unsurlarıdır.”
“…dibi görünmeyen kuyulara atılan taş nasıl çıkardığı sesle onların derinliğini gösterirse başkalarının elemi de bizim yüreklerimize düştüğü zaman çıkardığı sesle bize kendimizi, insanlığımızın derecesini öğretir... ”
Şehirli orta sınıfların konforlu yaşamındaki hiçbir şey, bir avcı toplayıcının başarılı bir mamut avında hissettiği saf coşku ve heyecan hissini veremez. Her yeni icat, Cennet Bahçeleri’yle aramızdaki mesafeyi biraz daha açıyor.