Beyaz, İpek Gibi Yağdı Kar
Bir kız kardan hafif adımlarıyla yürüyüp geçti hayal içinde Arkadaşlarımı düşündüm, sevgili şeyleri Sanki her şey bizimle var ve bizimle olacak Şarkılar çaldı odalarda Bütün insanları sevmek gerektiğini düşündüm Düşmanlarımız dışında Düşmanlarımız çünkü Sevgiyi yok ettikleri için Düşmanımız oldular- Beyaz ipek gibi
Sayfa 23
Yaşlı kadının dünyayı kavrayışında uçuk sayılabilecek bir yalınlık vardı. Ona göre “tenceren kaynarken, maymunun oynarken” hayatın tadını çıkaracaktın; başına bir dert gelirse de, eh diyecektin, ne yapalım, dünya böyle. Kafanı ona buna takıp da, o ne dedi bu ne dedi diye vıdı vıdı etmeyecektin. Tuna Nehri gibi akıp giderdi hayat; Tuna boyu türküleri de bu hüzünlü pervasızlığı, acıların üstünü kaplayan dayanma gücünü anlatırdı.
Sayfa 225 - İnkılap YayınlarıKitabı okudu
Reklam
İnsanlar, "şu nehri aştıktan sonra on kilometre daha gidince varırsın," diyeceklerdir. Ama buna karşılık yol hiç bitmeyecektir, günler gitgide daha da kısalacak, yol arkadaşları seyrekleşecek, camlarda hareketsiz, donuk, kafalarını sallayan suratlar görünecektir.
Her zamanki sorum geldi aklıma: Neden bazı insanlar başarılı olmayı bu kadar çok ister? Bu insanlar neden hayatlarını yaşamak, keyiflerin­ce eğlenmek yerine, hiç de ihtiyaçları olmadığı halde, başarılı olmak için çalışıp duruyorlar? Aklıma birden cevabın somon balıklarının beyninde olabi­leceği geldi! Vancouver'a her yıl farklı ülkelerden on binlerce insan somon gözlemek için gelir. Somon balıklarının akıntının ter­sine yüzerek, kayalara kafalarını çarparak, ayıların pençesinden sıyrılarak, avcıların elinden kurtularak nehrin kaynağına ulaş­maya çalışmalarını izlerler. Düşündüm, bu balıkların derdi nedir? Neden önlerindeki bu kadar engele, ters akıntıya rağmen nehrin kaynağına tırmanıyorlar? Cevap belki içlerindeki içgüdüsel bir kodu izlemeleridir. İşte, büyük yaşamak için doğmuş insanlar da, somon balıkları gibi içgüdülerinin götürdüğü yere gidiyorlar.İçlerindeki bir kodu izleyerek, ters akıntılara ve engellere rağ­men ait oldukları yere gidiyorlar.İnsan bu içgüdü olmadan da başarılı biri olabilir ama tarihi değişti­ ren büyük adamlar bu içgüdüyle doğanlardır. Genlerinde bu büyük­lük içgüdüsü bulunanlar zirvede yaşarlar ya da yaşamazlar. Bu içgüdü -ki bazıları buna 'cevher' der- bir insanda vardır ya da yoktur, maalesef öğretilemez.
Sayfa 145Kitabı okudu
Yaşlı kadının dünyayı kavrayışında uçuk sayılabilecek bir yalınlık vardı. Ona göre "tenceren kaynarken, maymunun oynarken" hayatın tadını çıkaracaktın, başına bir dert gelirse de eh diyecektin, ne yapalım, dünya böyle. Kafanı ona buna takıp da o ne dedi bu ne dedi diye vıdı vıdı etmeyecektin. Tuna Nehri gibi akıp giderdi hayat, Tuna boyu türküleri de bu hüzünlü pervasızlığı, acıların üstünü kaplayan dayanma gücünü anlatırdı.
Sayfa 161Kitabı okudu
"Bütün ülkeyi sulamak için bir, iki hatta üç nehir yeterli değildir. En ücra kulübeler, köyler bile, göl, pınar veya nehir gibi bir su kaynağına muhtaçtır. Milletin manevi susuzluğu da buna benzer. Her yerde milletin faydalanabileceği canlı kültür kaynakları bulunmalıdır."
Reklam
1,000 öğeden 571 ile 580 arasındakiler gösteriliyor.