"Geçmişi anarız sadece," dedim ben de, "geleceği ise umarız. Ancak aslında hepimiz sonsuz bir şimdiye mahkûmuz. Yani şu anda hissetmiyorsak, bu yeti alınmışsa elimizden, biçare tutsaklarız..."
"Dede ile torunlar birbirini neden bu kadar severler,bilir misiniz?
"Hayır,neden?"
"Çünkü,"biri henüz Allah'tan gelmiştir.Diğeri de yakında Allah'a dönecektir.
"Gelen,gidecek olana bir ulak gibi mesaj taşımıştır aslında.Bu mesajın adı sevgidir."
Sezileriyle hareket eden bir insan olmayı hiçbir zaman beceremedim. Üstelik, böyle yapan insanları, içinde bulundukları vaziyete göre fazla çaresiz veya had aşan bir ümit varlığa sahip olmakla etiketleyerek, onlarla bir masaya oturup da hayatı aynı gözlerle izleyebileceğimi hiçbir zaman düşünmedim. Benim yeşil dediğime onların mavi diyecek olması, beni asla şaşırtmayacaktı örneğin ve baktığımız yerde yeşilden başka bir rengin var olması bana göre imkansızdı. Ancak gecikerek anlıyorum ki, insan olarak doğadan yeterince kopamamış,tehlikelere karşı, ortada somut bir delil olmamasına karşın; belki farkına varmadan burnumuz ilişen bir koku, belki gündelik hayatın akışına ait olmayan bir sesi kulağımızın fark edişi, bize bir uyarı yolluyor ve modern hayatın adına evham, kuruntu, vesvese ismini taktığı bir savunma mekanizmasını harekete geçiriyordu.