Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Tutunamayanlar'da bilinç akımı hiç yok gibidir. Temel yöntem "alıntılanan iç konuşma"dır ve Atay bu yöntemi değişik ve ilginç şekillerde kullanır. Doğal olarak bu iç-konuşma birinci kişi ağzından verilir.
Sayfa 274 - İletişim Yayınları, 7. Baskı, 2001, İstanbulKitabı okuyor
Atay'ın Tutunamayanlar' da kullandığı anlatım yöntemi - Joyce'dan, Nabokov'dan, Dostoyevski'den izler taşır, ama Atay'ın yaptığı onları körü körüne taklit etmek değil, onlardan esinlenmek ve yöntemleri kendi buluşlarıyla beslemek olmuştur. Ustaca kullandığı bu karmaşık teknik ayrıca incelenmeye değer sanırım.
Sayfa 272 - İletişim Yayınları, 7. Baskı, 2001, İstanbulKitabı okuyor
Reklam
Tutunamayanlar'ı öbür Türk romanlarından ayıran (ama James Joyce'un Ulysses'iyle birleştiren) bir özelliği de çeşitli üsluplara (Osmanlıca, Türkçe, Öztürkçe) ve biyografi, ansiklopedi, günlük, şiir, tiyatro, mektup gibi çeşitli söylemlere yer vermesidir. Romana zenginlik ve ansiklopedik bir genişlik sağlayan bu çeşitlilik Atay'ın ironisine de hizmet eder.
Sayfa 270 - İletişim Yayınları, 7. Baskı, 2001, İstanbulKitabı okuyor
Oğuz Atay - Tutunamayanlar
(Tutunamayanlar'da) birbirini çerçeveleyen üç öykü var: - Tutunamayanlar kitabının öyküsü - Turgut Özben'in öyküsü - Selim Işık'ın öyküsü İlk önce gazetecinin yazısı ile birinci öykü (Tutunamayanlar kitabının öyküsü) başlıyor; sonra Turgut'unki ve Turgut'un öyküsü sürerken Selim'inki başlıyor. Kapanışlar da tersine bir sıra izliyor tabii. İlk önce Selim'in öyküsü kapanıyor, sonra Turgut'un öyküsü, en sonunda da Tutunamayanlar kitabının öyküsü. Ayrıca bu üç anlatım arasında içeriden dışarıya doğru işleyen bir nedensellik bağı gözlemleriz. Şöyle ki, Selim'in mektubu Turgut'u harekete geçirir ve böylece Turgut'un öyküsünü başlatmış olur, Turgut'un mektubu da gazeteciyi harekete geçirir ve kitabın öyküsünü başlatır.
Sayfa 267 - İletişim Yayınları, 7. Baskı, 2001, İstanbulKitabı okuyor
Tutunamayanlar 19. yüzyıl gerçekçiliğine sırtını dönmüş, bir ayağı modernistlerde bir ayağı postmodern bir roman. Böyle olmasının başlıca nedeni de sanırım, Atay'ın James Joyce gibi modernist bir yazarla, Nabokov gibi postmodernist bir yazardan çok etkilenmiş olması.
Sayfa 266 - İletişim Yayınları, 7. Baskı, 2001, İstanbulKitabı okuyor
(...) Atay, Türk romanının geleneksel çizgisinden çıkarak başka tür bir romanı deneyen ilk Türk yazarı olmuştur. Başka tür derken modernist ve postmodernist romanı kastediyorum (...)
Sayfa 263 - İletişim Yayınları, 7. Baskı, 2001, İstanbulKitabı okuyor
Reklam
Masallar genellikle tekerlemeyle açılır: Bir varmış, bir yokmuş. Evveli evveliyken. Develer tellal iken. Kediler berber, horozlar imam iken. Annem eşikte, babam beşikteyken. Ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallarken. Annem düştü eşikten, alnı yarıldı kaşıktan. Annem kaptı sopayı, babam kaptı maşayı… Masalcının yeteneğine göre dallanır ve uzar bu tekerleme. Masalın sonunda da daha kısa kısa bir tekerleme olur: Masaldır bunun adı. Dinlemekle çıkar tadı.
Atay'ın Tutunamayanları; burjuva düzeninin kurallarına, değer yargılarına, beğenisine, yaşam biçimine ayak uyduramayan, topluma yabancılaşmış yalnız insanlardır. Yazar küçük burjuva aydınlarını silkelemek için onların kültür değerleriyle, ideolojik tutumlarıyla, yaşamda bağlandıkları konvansiyonlarla alay eder, ama bununla yetinmez. Çünkü saldırı hedefi olan zihniyet sanat anlayışını da içerir ve bundan ötürü Atay saldırısını, tutunanların anlamayacağı, reddedeceği türden bir romanla yapar. Böylece onların roman konvansiyonlarını da yıkmaya çalışır. Eğer yalnız birincisini yapsa ve klasik gerçekçi romanla işini görseydi, meydan okuyuşu böylesine köktenci olmaz ve sanat anlayışı bakımından bir uzlaşmaya girmiş sayılacağından, isyanı gücünden çok şey yitirirdi.
Sayfa 262 - İletişim Yayınları, 7. Baskı, 2001, İstanbulKitabı okuyor
... Anadolu romancıları haksız düzene başkaldmrlarken, (Oğuz) Atay ve (Yusuf) Atılgan bireyin sorunlarına eğilmişler ve burjuva zihniyeti karşısında bireyin isyanını dile getirmişlerdir.
Sayfa 261 - İletişim Yayınları, 7. Baskı, 2001, İstanbulKitabı okuyor
... Devlet Ana'da kişiler siyah beyaz olarak çizilmişlerdir ya hepten kötüdürler ya hepten iyi. Ne ki, bu tür karakterler geleneksel halk edebiyatına ya da romanslara özgüdürler. Gerçek yaşamda insanlar biraz iyi biraz kötü, erdemlerinin yanı sıra kusurları da olan yaratıklardır. Sözü geçen anlatı türlerinde ahlaksal sorunun basite indirgenmiş olması, okur için bir rahatlık sağlar. Okur, kişileri yargılamakta, haklıyı haksızı ayırmakta zorlanmaz. Yine bu anlatı türlerinde olsun, Devlet Ana'da olsun iyiler kazanır, ödüllendirilirler, kötüler kaybeder cezalandırılırlar. Idealize edilmiş bir dünyadır bu; yapıtlarda sergilenen ve hakkın yerini bulduğu bu kurmaca dünyanın çekici bir yanı vardır. Ne ki, inandırıcı değildir.
Sayfa 233 - İletişim Yayınları, 7. Baskı, 2001, İstanbulKitabı okuyor
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.