Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Mustafa Kemal’in Suriye’deki ilk görev süresi hakkında en fazla bilgiye sahip olan Ali Fuat, onun Türk milliyetçiliğine dönüşünün ilk işaretlerinin burada ortaya çıktığını belirtiyor. Onun aktardığına göre, 1906’da Şam’a giderken Beyrut’ta Ali Fuat ve diğer arkadaşlarıyla görüştüğü zaman, çökmekte olan bir imparatorluğun parçaları arasından bir Türk devletinin nasıl yaratılabileceği sorunu Mustafa Kemal’i şimdiden düşündürüyordu. Bir başka karşılaşmada Yafa’da kendisi gibi Makedon kökenli olan bir subayla şiddetli bir kavgaya tutuştuğunu Ali Fuat’a anlatmıştı. Makedonyalı subay, emirlerini anlamayan Arap askerlerine, sert davranan bir Türk çavuşunu azarlamış ve aralarından Peygamberin çıktığı Arapların soylu bir ırk olduğunu ve Türk çavuşun onların ayaklarını yıkayacak kadar değeri olmadığını söylemişti. “Kes sesini yüzbaşı!” diye bağırmıştı Mustafa Kemal. “Bu erlerin mensup olduğu Arap ırkı belki bazı açılardan soyludur ama senin, benim, Müfit’in (Özdeş) ve bu çavuşun mensup olduğu ırkın da soylu olduğu inkâr edilemez bir gerçektir.” Türkleri hor görmeye kalkışan herkese Mustafa Kemal karşı çıkıyordu. Ama herhalde diğer devrimciler gibi, o da, Arapların Osmanlı Devleti sınırları içinde kalmaları gerektiği inancındaydı. Yoksa, ne o ne de arkadaşları 1911’de İtalyanların işgal ettiği, Arapça konuşulan Trablusgarp bölgesine gitmeye gönüllü olurlardı. Arapların Osmanlı topraklarında kalacakları umudu, Birinci Dünya Savaşı’nın sonundaki yenilgiyle ortadan kalkana dek Türk devrimcilerin aklından hiç çıkmayacaktı.
“Millet mefhumunu böylece tahlil eden Gökalp, milletin tarifini de verir. Ona göre millet ne coğrafi, ne ırki, ne siyasi ne de iradi bir zümre değildir. Millet lisanan müşterek olan, yani aynı terbiyeyi almış fertlerden mürekkep bulunan harsi bir zümredir.”
Sayfa 72
Reklam
Beşeristan
Ahmet Emin Yalman ayağa kalktı: - Aziz Beşerî Şef! Ulu insanlık önderim! İnsanoğlunun kemale ermesi hayali, sizin çağınızda ve sayenizde gerçek olacaktır. Artık siz bir Beşerî Şefsiniz! Beşerî Şefin saltanat ettiği, yani idare ettiği bir ülkeye Türkiye demek biraz irticaî bir düşünce gibime geliyor. Türk nedir? Beşeriyet içinde küçük bir parça... Sonra acaba Türk var mıdır? Türk kalmış mıdır? Vaktiyle bir Türk ırkı varmış. Fakat zamanla bu ırk, ötekine berikine saldırarak ve başka ırklarla karışarak yok olup gitmiş... Beşeriyetin bir parçasına Türk demek, Türk ırkçılığı yapmak ve faşizmi hortlatmaktır ki, buna ne Amerika, ne İngiltere, ne İsrail, ne Rusya, ne de diğer devletler razı olamazlar. Zaten insanların bir kökten geldiğini en eski ve en yüksek kitap olan Tevrat yazmıyor mu? Memleketimize Türkiye demek, Rum, Ermeni, Yahudi, Zenci, Çingene ve başka köklerden gelen yurttaşlarımızı incitir, millî birliği bozar. Onun için bu ismin değiştirilerek Beşeristan denilmesini teklif ediyorum!
Sayfa 81 - Z VitaminiKitabı okudu
Hainin dili, dini, ırkı olmuyor.
Aydın'da kalan zengin Rum ve Türkler ise anlaşmış ve birbirlerini karşılıklı korumayı kararlaştırmıştı. Bunlardan, Hürriyet ve İtilafçı Avukat İlhami Bey, zengin Rum fabrikatörü Teohari Yorgiyadis, Mihal Barocu ve eşraftan iki Türk'ten oluşan karma heyet, İzmir'e giderek, Yunan işgal komutanından Aydın'ı işgal etmeleri ricasında bulundular.
Biz dünyanın neresinde doğmuş olursak olalım, kötülüğün ırkı ve dili ne olursa olsun, her türlüsüne karşı birleşmediğimizden bu savaşlar
"Ufak meselelerle büyük dâvâlar engellenemez. Türkçülük yürüyecek ve Türk ırkı muzaffer olacaktır." "Tanrı Türk'ü korusun".
Reklam
Makedonyalı subay, emirlerini anlamayan Arap askerlerine, sert davranan bir Türk çavuşunu azarlamış ve aralarından Peygamberin çıktığı Arapların soylu bir ırk olduğunu ve Türk çavuşun onların ayaklarını yıkayacak kadar değeri olmadığını söylemişti. "Kes sesini yüzbaşı!" diye bağırmıştı Mustafa Kemal. "Bu erlerin mensup olduğu Arap ırkı belki bazı açılardan soyludur ama senin, benim, Müfit'in ( Özdeş) ve bu çavuşun mensup olduğu ırkın da soylu olduğu inkar edilemez bir gerçektir."
Biz, dünyanın neresinde doğmuş olursak olalım, kötülüğün ırkı ve dili ne olursa olsun, her türlüsüne karşı birleşemediğimizden bu savaşlar.
Her milletin içinden soysuzlar çıkabilir. Siz şimdi tutup da bunlardan Türk milletinin ırkî karakterlerini mi keşfe kalkışacaksınız.
“Türklerin Birliği” siyasetindeki faydalara gelince, Osmanlı memleketlerindeki Türkler hem dini, hem ırki bağlarla pek sıkı, yalnız dini olmaktan [daha] sıkı, birleştirecek, ve esasen Türk olmadığı halde bir dereceye kadar Türkeşmiş diğer Müslüm unsurlar daha çok Türklüğü benimseyecek henüz hiç kaynaşmamış ve fakat milli vicdanları bulunmayan unsurlar da Türkeşebilecekti.
955 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.