Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Atsız’ın tarih telâkkisinin esası şuydu: Türk tarihi bir bütün olarak ele alınmalıdır. Daha evvel de söylediğimiz üzere Atsız için, yaşatamadıktan sonra çok farklı coğrafyalarda onlarca devlet kurmanın hiçbir kıymeti yoktu. Türklüğü daha medenî, daha güçlü, daha köklü göstermek için böyle teşebbüslere girişilmesi yanlıştı. Esas mesele istikrardı, ki Atsız’ın tavsiye ettiği usûl de bu tarihî istikrarın tesisine yönelikti. Atsız’a göre Türk tarihi evvela 3’e ayrılmalıydı: En eski çağlardan milattan önce 7. yüzyıla kadar geçen süre Türklerin tarihöncesi çağları; milattan önce 7. yüzyıl ile miladî 6. yüzyıl arasındaki süre, bütün bilgiler yabancı kaynaklara dayandığı için nisbî tarih çağı; 545’ten sonraki zamanlar ise kendilerine ait kaynaklar bıraktıkları için Türklerin tarihî çağları. Atsız tarihî çağları da kendi içinde 3’e ayıracaktı: Uzak Doğu medeniyeti çevresindeki Türk tarihi (545-940); Yakın Doğu-İslâm medeniyeti çevresindeki Türk tarihi (940-1840); Batı medeniyeti çevresinde Türk tarihi (1840-?). Atsız bu kabataslak tasnifi yaptıktan sonra yine de bir mahzur olduğunu söylüyordu. Zira Türkler dünyanın farklı yerlerine dağılmış bir milletti. Bu da Türk tarihinin tetkik edilmesini güçleştiriyordu. O halde en makul yol Türklerin tarihini anayurttaki ve anayurt dışındaki olmak üzere ikiye ayırmaktı. Atsız’ın eleştirileri yalnızca metoda dair değildi. Kitaplarda birçok bilgi yanlışının bulunduğunu da söylüyordu.
Ziya Gökalp ölüm döşeğindeydi. Mustafa Kemal, Gökalp'in sağlığıyla yakından ilgilendiğini bildiren bir telgraf yolladı. Gökalp, bu telgrafa yanıt verirken Türk Medeniyeti Tarihi'ni Mustafa Kemal ve Latife'ye ithaf ettiğini iletiyordu. Gökalp'in telgrafi şöyle: “Teşekkürlerimi yazınız. Ölürken beni hatırladığı için minnettarım. Gazi Paşa ile Latife Hanım'a ithafen yazdığım Türk Medeniyeti Tarihi eserimi bastıramadan ölüyorum çocuklarıma babalık vazifemi yapamadım. Onları Milletime ve Halaskârımıza bırakıyorum…”
Sayfa 307Kitabı okudu
Reklam
Mengü Kağan'ın İslam elçisine söylediği aşağıdaki sözler ise, Türklerin İslamiyet ile karşılaştıklsrı dönemdeki dini inançlarını tereddütsüz bir biçimde açıklamaktadır: "Biz tek bir Tanrı'ya inanır ve taparız. O'nun emri ile yaşar ve ölürüz. Dünya ve ahirette mücazat ve mükafat da O'na aittir. Tanrı, görünen ve görünmeyen her şeyin halikidir. Allah sizlere kitap gönderdi; ama siz onların yazdıklarını tutmazsınız. Bize de gaaibi bildiren kamlar verdi; onların dediklerini yapar ve huzur içinde yaşarız."
Kimlik farklılıklarının en önemlisi, gerçek ya da uydurma olsun, dini ayrılıklardı. En büyük ayrışma ise Hindular ile Müslümanlar arasındaydı. Böl ve yönet tarzının en önemli aracı dindi. Din üze­rine araştırmalar yürüten Peter Gottschalk'ın çalışmaları, Hindular ile Müslümanlar arasındaki ayrışmanın İngilizlerin kasti bir projesi olduğunu
Dünyada,henüz uçak keşfedilmeden,uçma denemesi yapan Türkler'den biri de Bebekli Atıf Bey'dir.Ünlü gazeteci Ebüzziya Tevfik Bey, "Bebekli Atıf Bey'i şöyle anlatır; "1861 senesinde -doğma büyüme Bebekli - Atıf Bey isminde meraklı bir zat , tayyare icat etmiş. Bazı aksamı , âdeta mukavva inceliğinde gürgen ağacından ve bazı parçaları ince sacdan tefi edilmiş, kanatları ve kuyruğu havî idi. El ve ayakla tedvir edilecek birkaç çarhı vardı. Atıf Bey, bir gün Bebek halkına , ertesi gün uçacağını ilân eyledi. O tarihte Bebek'te bulunan Protestan Bahçesi'ndeki seddin üzerine çıktı. Kollarını kanatlara ,ayaklarını kuyruğa geçirerek ,çarhları tahrike başladı. Ve kendini kaldırıp sedden salıverdi. Vakıâ tereffi edemedi.Fakat ,ufkî bir halde on metre ilerleyerek düştü.Biçârenin ,galiba kolu ve bacaklarını incinmişti. Böyle şeylerde, bir musibete uğrayanların hâline acıyanlardan ziyâde , gülenler çok olur... Herkes bu sükûta kahkahalarla güldü.Fakat kimse, şafitin kaldırılmasını düşünmedi.İngiliz Mektebi'nden şifayak olan dört beş öğretmen (papazlar)gidip Atıf Bey'i kaldırdılar. Eğer,Atıf Bey ,Avrupa'da bulunmuş ve bu fikrini mevkii tatbika koymuş olsaydı, kendisine fiilen ve nakden pek çok yardım edenler bulunurdu. Bizde ise ; "Budala mirasyedi , babasından kalan beş on kuruşu , böyle olmayacak şeyler uğruna sarfetti."dediler.Bîçâreye , bir de sükûn ve cinned isnad ettiler." Ebüzziya Tevfik Bey'in bu sözünü etttiğimiz yazısı, "Türk Havacılık Tarihi"nin en önemli belgelerinden biridir.
Sayfa 568Kitabı okudu
Geçirilen inkılablar ve yenileşme macerası kültürdeki katılaşmayı büyük ölçüde kırmış ve daralan dünyasını genişletmiştir.
Sayfa 32 - 1. Kitap
Reklam
Alp Arslan bu zaferleri fetih-nâmeler ile komşu ülke ve hükümdarlara bildirdi. Halîfe Ka’im bi’-Emrillah sultanı tebrik için elçi ve mektup göndererek kendisine Ebu’l-feth (fetih babası) unvanını verdi. Bu fetihler İslâm dünyasında büyük bir sevinç yarattı.
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.