Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bizans’ın kudretli imparatoru Basile II Şark hudutlarını em­niyete almak ve İslâm ülkelerine doğru genişlemek siyaseti ile küçük Ermeni krallık ve prensliklerini kaldırarak mühim bir Ermeni nüfusunu orta Ana­dolu’ya ve Sivas’a nakletmiş; Bizans sınırlarını Azerbaycan ve Kafkasya’ya kadar uzatmıştı. Bu durum Selçuklular ile Bizanslıları komşu yapıyor ve kar­şılaştırıyordu.
Sayfa 120Kitabı okudu
1028’de, türlü maceralar ile dolu bir sefer ile ve pek çok kayıp vererek Azerbaycan’a, Ermeni ve Bizans beldelerine ve Diyarbekir havâlisine kadar yayılmışlardı. 1038’de de Selçuklular, Gazneliler ile uğraşırken Yabgulular da Anadolu’ya üçüncü bir akın daha yapmışlardı... 1042’de Urmiye’de 15.000 kişi halinde toplanarak Ermeni Vaspuragan arâzisine girmişler; Ermeni prensi Haçig’i öldürüp, bir takım mücâdelelerden sonra tekrar Rey’e dönmüşlerdi.
Sayfa 119Kitabı okudu
Reklam
Gümbür gümbür geliyoruz. :P
Evvelce Abbasî ordularında, İslâm hudut bölgelerinde gaza yapan ve Horasan gâzîleri ile de gönüllü olarak Rumlar ile savaşa gelen Türkler bu ülkeye yabancı değildi. Fakat bu sefer yalnız gaza için değil, yurt tutmak maksadı ile, kütleler ha­linde geliyorlardı.
Sayfa 119Kitabı okudu
Anadolu'ya yapılan akınların iç sebepleri
Selçuklu sultanları için Anadolu’nun fethi, bir yandan kesîf Türkmen muhâcereti baskısı ile ve onlara yurt bulmak zarureti ile yapılmakta; bir yandan da kendi devletlerini, müslüman halk ve ülkelerini istilâ ve asayişsizlikten korumak maksadını gütmekte idi.
Sayfa 115 - kesif: yoğunKitabı okudu
Oğuzların düzensizliği üzerine
Nizâm ül-mülk bu hu­susta; “Her ne kadar Türkmenlerden bıkkınlık geldi ise de sayıları çoktur. Bu devletin kuruluşunda çok hizmetleri ve emekleri geçtiği için de bu devlet üzerinde hakları vardır ve sultanın akrabalarıdır”.
Sayfa 115Kitabı okudu
Selçuk sultanları bir yandan Oğuzları devletlerinin kurucusu ve temeli saymışlar; bir yandan da feodal anlayışlarına göre yurtsuz oluşları ve itaatsiz hareketleri dolayısı ile onlar ile çok uğraşmışlardı.
Sayfa 115Kitabı okudu
Reklam
Halîfe mektubunda: “Ey Tuğrul beg Muhammedi! Aldığın memleketler sana kâfidir. Diğer İslâm ülkelerine ve hükümdarlarına dokunma” diyordu. Buna karşı Tuğrul beg: “Benim askerlerim (yani milletim)pek çoktur ve bu mem­leketler onlara kifâyet etmemektedir”.
Sayfa 114 - Kifayet: yeterlilikKitabı okudu
MİLLİ DEĞERLER VE MİLLİ RUH Yahya Kemal, Ziya Gökalp’la olan manzum bir şakalaşmasında: “Kökü mâzide olan atiyim” demişti. Bu dört kelimelik mısra, yaşamak kabiliyeti olan bütün milletler için değişmez bir düsturdur. Maziyi unutsak, atsak, inkâr etsek bile kökümüz, aslımız oradadır. Manevî kanımızda, yani ruhumuzda olan istidatların, iyi ve kötü
Milli Benlik Yirminci asır medeniyeti ve Avrupa milletleri ile temasa gelen insanların birçoğunda millî benlik hissinin sarsıldığını görüyoruz. Şüphesiz yüksek duygulu olan her medenî insan Avrupa ve Amerika’nın yüksek ilmini ve ince tekniğini görünce onlara karşı takdir ve hürmetle karışık bir hayranlık duyar. Fakat birçokları bu kadarla da
TÜRKLER HANGİ IRKTANDIR?  Hüseyin Nihâl ATSIZ Son zamanlarda bazı gazete ve mecmualarda, Türklerin mensup olduğu ırk hakkında bazı yazılar çıktı. Bunların hülâsası şudur: “Türkler Sarı Moğol ırkından değil, beyaz aryanî ırkındandır.” İlim yolu ile söylenmek istenen ve fakat objektif esaslara istinat etmeyen bu hükümler hakkında
1.000 öğeden 771 ile 780 arasındakiler gösteriliyor.