Türkiye Cumhuriyeti Devleti binlerce yıllık bir gelenekten geliyordu.Bütün dünyanın gıpta ettiği bir ordusu vardı.Özellikle zor dönemlerde yeniden ayağa kalkmayı başarabilen bir "Devlet Aklı"vardı.Hepsinden önemlisi Türk'ü ile, Kürt'ü ile toprağını ve bayrağını her şeyden aziz bilen bir Anadolu insanı vardı.Bu insanların adı Mustafa Kemal Atatürk'ün belirttiği gibi "Türk Milleti"idi.
Yatsı vakti türküler, bağlamalar hepsi sustu Ezan sesi, ruhları vecd içinde sarıyordu Şarapneller dağılan ufuklardan Türk ordusu karanlıkta, Allah’ına giden yolu arıyordu.
Reklam
1516 Mercidabık Savaşı'nda Memlûk ordusunu bozguna uğratan Yavuz Sultan Selim, Kansu Gavri'nin atından düşerek ölmesiyle savaşı sonuçlandırır. Yavuz, bu muharebeyi teknik üstünlükle kazanmıştır. Yani askeri kavramlarla ifade edersek, Yavuz, rakibine karşı top unsurunu kullanarak bir asimetri sağlamış, dengeyi kendi lehine döndürmüştür. Bu, daha çok taktik veya stratejik bir üstünlük değil, teknik bir üstünlüktür, zira Memlûk ordusunda top yoktur. Memlûk kumandanı Tomanbay'a neden top kullanmadığını soran Yavuz, "Hz. Muhammed'in ok ve yay ile savaşınız.” hadisi mucibince böyle davrandıkları cevabını alır. Bu teknik tartışmaya Yavuz Sultan Selim yine hadisle, fakat teknik değil, felsefî ve stratejik bir bakış açısı taşıyan hadisle cevap verir: "Madem Hz. Peygamber'i düstur edindiniz. Onun Düşmanın silahı ile silahlanın' hadisini bilmiyor musunuz?”. Bu stratejik cevap, teknik anlamda silah çeşitlendirmeyi sağlayacaktı. Fakat askerî felsefe açısından hata yapan Memlûk ordusu, tarihte Timurluları durduran tek ordu bile olsalar, Yavuz Sultan Selim'e mağlup olmaktan kurtulamadı.
“Tarihte bütün bir vatanı, çok üstün düşman kuvvetleri karşısında, son bir avuç toprağına kadar karış karış kahramanca ve namusu ile savunmuş ve yine varlığını koruyabilmiş ordular görülmüştür. Türk ordusu, o cevherde bir ordudur. Yeter ki ona komuta edenler, komuta edebilme niteliklerine sahip bulunsun.”
Sayfa 336Kitabı okudu
Türk zaferinin İslam dünyasında yaratacağı domino etkisi ve Mustafa Kemal'in fikri önderliğini yapacağı Pan-İslamist bir bölgesel ayaklanma, İngilizler için felaket senaryosudur. Ancak Türk Ordusu'yla fiili sıcak savaş çok daha yakın ve yüksek olasılıklı bir tehdittir. Bu riski buram buram hissetmelerine neden olan olaysa, bizzat Mustafa Kemal Paşa'nın İzmir'deki temsilcilerine söylediği "hükümetim kendisini Britanya İmparatorluğu'yla savaşta görmektedir. Dolayısıyla temsilcilerini de tanımıyoruz" sözleridir. Bu meydan okumanın ardından İzmir Temsilcisi Sir Lamb, İşgal Komiseri Sir Rumbold, Dışişleri Bakanı Lord Curzon ve Donanma Komutanı Amiral Brock arasında yoğun ve telaşlı bir telgraf trafiği başlamıştır. Londra Sir Lamb'den "Başkomutanın bu ifadelerinin yazılı olarak da tekrarını talep etmesini, yazılı beyanda da savaş hukuku olduğunu yazması hâlinde İzmir'deki İngiliz kolonisini tahliye etmesini" ister.
Sayfa 235 - Kronik Kitap 1. BaskıKitabı okudu
Sadece itfaiyenin değil, İzmir Mevki Komutanlı'nın ve Tümenin çabaları sonucu, İzmir yangını 15 Eylül günü kontrol altın alınır. Daha büyük bir facianın önlenmesi ise alevlerin Darağacı bölgesindeki benzin depolarına ulaşmasının önlenmesiyle mümkün olabilmiştir. Onca çabaya rağmen 25.000'e yakın ev ve ricarethane yanmış, üç semt
Sayfa 211 - Kronik Kitap 1. BaskıKitabı okudu
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.