osmanlı ordusundaki araplar, arapça-türkçe broşür sebepli çıkan kavga.
Araplarla Türkler arasında yer bulan münaferet bir vesile ile bir hadise çıkarmak istidadını göstermişti. Bir gün Araplar, bir mevlid okutmak istemişler. Bu mevlidin ne zaman ve nerede okunacağını ilan etmek üzere de binalardan birisinin kapısına bir kağıt yapıştırmışlar. Bu ilan kamilen Arapça yazılmış imiş. Gidip Araplara kendilerinin burada Türk ordusu zabitanı sıfatıyla maaş aldıkları, binaenaleyh yazacakları yazıların Türkçe yazılmasını tenbih etmişler. Bugün iyice hatırlamıyorum ya Araplar üste Arapça altına Türkçe yazmaya muvafakat etmişler yahut hiç yazmamışlar. Bunun üzerine Hüseyin Efendi isminde Rumelili genç mülazim birkaç arkadaşının önüne geçerek bu ilanı yırtmış parça parça edip yere atmış. Hadise buradan çıkmış. Bana anlattıklarına nazaran eğer pek büyük gayretler sarf edilmeseymiş arada bir mukatele çıkması işten bile olmayacakmış.
Tarihte bütün bir vatanı, çok üstün düşman kuvvetleri karşısında, son bir avuç toprağına kadar karış karış kahramanca ve namusluca savunmuş ve yine varlığını koruyabilmiş ordular görülmüştür. Türk ordusu o cevherde bir ordudur. Yeter ki ona komuta edenler, komuta edebilme özelliklerine sahip olabilsinler.
Sayfa 428 - Çınar YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Paşam ağırlığını koymuş
Benim hazırlayacağım meseleyi Mareşal'e göstermek ayıp değildir. Bunun aksi ayıptır. Benim planım Mareşal'in fikrine uygun düşmez yahut Mareşal benim eserine ilgi göstermezse, kendi istediğini tatbik ettirmek onun elindedir. Fakat bütün Makedonya'ya şamil olan Türk ordusu kumanda heyetinin hiçbir şey düşünmez ve hiç bir müdafaa tedbiri alamaz insanlardan müteşekkil olduğu zehabını onda uyandırırsak işte Türklüğe ve Türk askerliğine yakışmayacak hareket bu olur .
Sayfa 67 - KronikKitabı okudu
Türk hükümdarları, önemli bir askeri faaliyete girişmeden önce her ihtimali düşünerek siyasi vasiyetlerini sözlü veya yazılı olarak belirtirlerdi. Bu anlayışın somut bir örneğini Sultan Alp Arslan'da görmek mümkündür. Sultan Alp Arslan, Bizans ordusu ile karşılaşmak üzere Anadolu'ya hareket ederken eşine ve veziri Nizâmü'l-Mülk'e birer mektup yazarak, siyasi vasiyetinin ne olduğunu belirtmiştir: Bu mektuplardaki ifadelere göre onun siyasi vasiyeti şu idi: “Ben düşmana karşı yürüyorum. Sağ kalırsam bu, Tanrı'nın lütfudur, şehit olursam rahmet ondandır. Benim yerime geçecek olan oğlum Melikşâh'dır”. Sultan Alp Arslan, savaştan az önce ordusuna verdiği nutukta da bu vasiyetini bir kere daha tekrarlamıştır. O, bu nutkunun ilk cümlesinde, şehit düşmesi hâlinde vurulduğu yere gömülmesini, geri kalanların da oğlu Melikşâh'a tâbi olmalarını vasiyet etmiştir.
Sayfa 475 - Kronik
“…ve deyim yerindeyse Fatih Sultan Mehmed’den sonra, bu defa Mustafa Kemal Paşa’nın Türk ordusu şehri yeniden fethedecekti.”
Sayfa 239Kitabı okudu
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.