Dövmeli de, engelli de, başı kapalı da, başı açık da olsa biz insanlar hepimizin kardeş olduğunu, hepimizin Allah tarafından yaratıldığımızı, hatta inançlı da olsak inançsızda olsak hepimizin kardeş olduğunu unutmamalıyız. Bir arada yaşayan farklı inanışlara, farklı mezheplere sahip insanların ortak paydası dürüstlük, doğruluk, çalışkanlık, güvenilirlik olmalıdır. İşte, bizim bu hoşgörü ortamımızı, beraberliğimizi kıskanan, hazmedemeyen bazı dış unsurlar, insanların bu hassas noktalarını kullanarak bizi karşı karşıya getirmeye çalışmaktadır. Şu üç günlük dünyanın geçiciliğini bilen insan, bu tür ayrımcılık yapanları iyi tanımalı ve onlara fırsat vermemelidir. Mesela ben Katolik bir Almanla Müslüman bir Türk'ün ne kadar iyi bir arkadaşlık yaptığını bilirim. Herkesin inancı, ibadeti kendisi içindir. Önemli olan insanların birbirini anlaması ve ayrılan noktalarda da birbirlerini dışlamak yerine birbirlerine saygılı olmalarıdır. Şimdi rahmetlik olan Erzurumlu bir camii hocası, çocukluğunda Ermeni ailelerle komşu olduklarını ve çok dostça yaşadıklarını anlatmıştı. Hatta o çocuk yaşlarda, ekmeğine yoğurt ya da salça sürüp sokağa fırlayan çocuklarına, Ermeni annelerin, 'Şimdi Müslümanların oruç ayındayız, karşılarında ekmek yemeniz saygısızlık olur' diyerek seslendiklerini anlatmıştı. Aynı şekilde Müslüman ailelerin de o insanların inançlarına karşı anlayışlı olduklarını açıklamıştı. İnsanlar birbirlerine saygılı oldukça, birbirlerinin farklı inanışlarına değer verdikçe, yaşanan bu hayatın daha anlamlı olmaması için hiçbir sebep olamaz.
Sayfa 113 - Az KitapKitabı okudu
Türk Devletlerinin İnsancıl Tarafı: Hoşgörü Politikası
"Türkler Hristiyanlara millî dillerini ve dinlerini bırakmışlar, onlara müdahale etmemişlerdir. Kendi dinî liderleri ve onların yönetiminde kendi kanunları vardır. Yani Türkler, bizim himayemiz altındaki ülkelere davrandığımız gibi davranmışlardır. Türkler gayrimüslimlerin siyasî kurumlarını birleştirerek, mahallî teşkilâtlara saygı göstererek, devletleri yok etmişler ancak halkların varlığını sürdürmüşlerdir."
Sayfa 7 - Paris'te basılmış bir tarih kitabı, 1919Kitabı okudu
Reklam
Emeviler kadar İslam'a zarar veren yoktu
Üç yüzyıllık bir ömre sahip Hazar Kağanlığı farklı dinlere tanıdığı geniş bir hoşgörü ile tanınmıştı.Zamanın iki büyük imparatorluğu Bizans ve İslâm(Emevî ve Abbâsi) imparatorluklarını Kafkaslarda başarı ile durdurmuşlardır.
Türk Ortodoks Patrikhanesi, Atatürk'ten sonra gelen hükümetler tarafından hak ettiği ilgi ve itibarı görememiştir. Atatürk, Fener Rum Patrikhanesi'ne karşı oldukça kararlı bir politika izlemiş, ancak daha sonra gelen hükümetler Atatürk'ün direktiflerin dışına bu kuruma hak etmediği kadar taviz vermiş, aşırı hoş görü içinde olmuşlardır. Günümüzde de artarak devam eden bu aşırı hoşgörü, Fener Rum Patrikhanesi'nin Lozan'da yasaklanan siyasi yetkilerini hukuken olmasa bile psikolojik olarak geri almasına neden olmuştur. Patrikhane bugün ekümenik olduğunu girdiği her ortamda açıkça ifade etmekten çekinmemektedir.
Sayfa 378Kitabı okudu
Bunca olumsuz özellik arasında Türklerin ve Osmanlı'nın erdemlerini de atlamıyordu yazarlarımız. "İmparatorluklarının büyüklüğünü, ruhlarının büyüklüğüne bağlıyorum" diyen Blount diğer pek çok nesnel yorumunu iltifat dolu sözlerle destekliyordu. Genel olarak bu tip eserlerde iltifata layık görülen özellikler hoşgörü, cömertlik, misafirperverlik, disiplin ve saygıdır. D'Arvieux Türkleri iyi, dürüst ve Türk (Müslüman) ya da Hıristiyan olduklarına bakmadan dürüstlüğe değer veren insanlar olarak tanımlar. Hıristiyanları kazıklamanın kanuna aykırı olduğunu düşündüklerini, yardımsever, dini bütün, dinlerine saygılı olduklarını ve eğer bir Hıristiyan'ı çok sevecek olurlarsa onu Müslüman yapmak için uğraştıklarını söyler.
Sayfa 334Kitabı okudu
Fâtih, Sultanu'l-Berreyn ve Hakanu'l-Bahreyn (İki karanın ve iki denizin hükümdarı, yani Rumeli-Anadolu'nun ve Akdeniz-Karadeniz'in hükümdarı) lakabını kullanıyordu. Dünya hakimiyeti için savaşan, ama aynı zamanda bir hoşgörü ve kültür adamı da olan bir savaşçıydı.
Reklam
213 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.