Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yahudi lobisi Osmanlıya borç para verdi. Avrupa bankalarından kredi sağladı, dıştan bir bakışla Osmanlı'yı yaşatmaya çalışıyorlardı. Öte yandan Masonların eliyle İttihatçılar yetiştirerek Osmanlı'nın temeline dinamit koyuyorlardı.
Sayfa 330
"(...)Acaba bu Lâtince kabul edilebilir mi? Bu kabul edildiği gün memleket herc ü merce girer. Her şey bir yana kütüphanelerimizi dolduran mukaddes kitaplarımız, tarihlerimiz, yazılarımız ve binlerce cilt eserlerimiz bu lisanla yazılmış iken büsbütün başka bir şekilde olan hurûfu kabul ettiğimiz gün en büyük bir felakete maruz kalacağız. Ve böylece derhal bütün Avrupa'nın eline güzel bir silah vermiş olacağız(...)" Kazım Karabekir
Sayfa 260
Reklam
Misyonerlik, daha çok Protestan Hıristiyanların İslam dünyasını Batı'nın sömürgesi yapmak için oluşturulan ve Yahudileri tarih boyunca sıkıntılara, iç savaşlara neden oldukları Avrupa'dan uzaklaştırıp Filistin'e, Müslümanların içine atma amaçlı çok yönlü siyasi bir kurumdur.
Sayfa 107
Hıristiyanlık yıpranmış ve toplumu ahlaki yozlaşmadan koruyabilme özelliğini yitirmiştir. Bugün İslam Avrupa'da ahlaksızlığa ve doyumsuzluğa karşı tek alternatiftir. Batı yönetimlerini asıl korkutan, Müslüman bombacılar değil, Avrupa insanını etkileyebilecek bir İslam tebliğidir. Avrupa'nın aldığı bütün önlemleri bu pencereden görmek gerekir.
Sayfa 71
Bugün Avrupa şehirlerinde minareler yükseliyor, ezanlar okunuyor. Bu durum yaşlı ve gururlu kıtayı rahatsız ediyor. Onu tarih boyunca karşısında durduğu İslam'a yenilmiş olma psikolojisine sürüklüyor. Yeni kuşakların İslam'la şereflenebileceği korkusuna itiyor.
Sayfa 64
GÖKSU NEHRİ'NDE BOĞULAN ALMAN IMPARATORU
Alman tarihinin en görkemli imparatorlarından olan L. Friedrich. kızıl sakalından dolayı tıpkı büyük denizcimiz Barbaros Hayreddin Paşa gibi "Barbarossa" lakabı ile anılır. Kararlı tutumu ve şövalye niteliği taşıyan yüce karakteri, kendisine başta İtalya olmak üzere pek çok bölgede nüfuz kazandırmıştı. Hatta kendisi, dönemin en önemli figürlerinden olan Papa ile çatışmaktan da kaçınmamıştı. Bu çatışmada Papa, Selahaddin'in Kudüs'ü geri alması karşısında taviz vermek zorunda kalan taraf olacaktır. Sonrasında Friedrich'in Haçlı Seferi'ni kabul etmesi Batı'da büyük sevinç yaratır. Nitekim cesur bir kişiliğe sahip olan Barbarossa, Selahaddin'in hakkından gelebilecek tek Hristiyan hükümdar olarak görülüyordu. Friedrich, kutsal topraklara yolculuk sırasında da cesaretini ortaya koydu. Müttefikleri olan İngiliz kralı Richard ve Fransa kralı Philip August gibi tehlikesiz bir deniz yolculuğu yerine, çok daha tehlikeli olan kara yolculuğunu tercih etti. Türkiye Selçukluları ile de savaşan imparator, başkent Konya'yı dahi ele geçirdi. Fakat hiç umulmadık bir şekilde Anadolu'nun güneyindeki Göksu Nehri'ni geçerken boğuldu. Diğer bir deyişle, "Ana yurdun babası", "İtalya'nın başına jnen balyoz", "Türklerin korkusu" unvanlarını taşıyan Friedrich'e Anadolu mezar olmuştu.
Reklam
Hannibal'ın Mezarı Türkiye'de Ama Nerede?
Tarihin en büyük komutanlarından biri olan Hannibal'ın Romalılara yenildikten sonra izini süren tarihçiler İzmit civarına kadar gelirler. Kaynaklardan takip edilebildiği kadarı ile Hannibal, Kartacadan kaçtıktan sonra önce Suriye'deki Tyros kentine gelmiş, oradan Antakya'ya ve ardından da Efes'e geçerek Seleukos kralı III. Antiokhos ile buluşmuştu. İki komutan, Romalılara karşı ortak harekât konusunda anlaşmışlardı. Ancak Antiokhos'un Manisa muharebesinde aldığı yenilgi, Hannibal'ın kendisini güvende görmeyerek Bitinya'ya doğru kaçmasına sebebiyet vermişti. Esasen Hannibal pek de haksız sayılmazdı. Zira Romalılar, Seakos kralı ile yaptıkları Apameia Antlaşması'nın bir maddesine, Hannibal'ın iadesi şartını da koydurmuşlardı. Hannibal yaşadığı yerde Roma'ya rahat bir uyku yoktu.
Başladı bizim mesai
Bira niçin köpürür? Bira yapımının başlangıcı neredeyse tahıl tarımı kadar eskidir. İlk kez 8,000 yıl kadar önce Akdeniz'in doğu kıyısında yaşayanlar tarafından yapıldığı sanılmaktadır. Hatta bağcılık ve şarapçılığın yaygınlaşmasından önce Akdeniz kıyılarında biracılığın bilindiği tarih kaynaklarından anlaşılmaktadır. Günümüzde nasıl
Sayfa 105 - AykırıKitabı okudu
Mezhep savaşları da moda gibiydi. Yirmi yılda bir kendini tekrar ederdi. En azından Ortadoğu’da. Batıda insanlar kendilerine yakışanı giymeyi çoktan öğrenmiş olduğundan, artık sadece fosil yakıtlar gibi asil renkler için kan döküyorlardı. Ancak Avrupa Parlamentosu ve Beyaz Saray’daki halılardan kan lekesi çıkarmak özellikle zordu, bu yüzden de
1939 vesika ile temel gıda maddesi uygulaması
Bu arada Türkiye'de de Avrupa'yı kasıp kavuran savaşın etkileri görülmeye başlamış, bir çok tüketim maddesine kısıtlamalar konmuştu. Bunların başında benzin geliyordu. Hekimlerin otomobilleri dışında, özel motorlu araçların trafiğe çıkması yasaklanmıştı. Böylece biz de otomobilimizi garaja kapatmak zorunda kaldık. Kısıtlamalar giderek yaygınlaştı: çay, kahve, şeker ve şekerli maddeler, ekmek, un ve unlu maddeler, ilaçlar, kimyasal maddeler, yün ve pamuktan yapılma iplik ve dokumalar ve daha birçok şey "vesika" ile satılmaya başladı. Kişi başına verilen bu vesikalar karşılığında yalnızca belli bir miktar ekmek, şeker ve benzeri gıda maddeleri alınabiliyordu; herkes bununla idare etmek zorundaydı. Şekerli yiyeceklere meraklı olanlar kuru üzüm ve ceviz ezmesinden yapılma bir çeşit helva yiyorlar, kahve tiryakileri, kavrulmuş nohutları kahve değirmeninde öğüterek cezvede kahve gibi pişiriyor ve kendilerini bununla avutuyorlardı. Çaylarını kuru üzümle içenler de vardı. Pirinç yerine kuş yemine benzeyen bir tahıl olan darıdan pilav pişirilmeye başlandı. Tabii bu koşullar altında karaborsa da aldı yürüdü.
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.