Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İnkılâp, bunun inkılâbı... Türkiye'den beklediğimiz inkılâp.. (Toynbi) diye bir İngiliz mütefekkiri, tarihçisi var.. Yakında öldü, gözünü bizim yazılarımıza kadar uzatmış bir insan... Şöyle söylüyor: "-İstikbâl İslâm'ındır! diyor; Avrupa her şeyi tecrübe etmiştir, bir tek etmediği o kaldı." Evet, İslâm, 16. asır sonlarına doğru temsil kadrosunda zaafa uğramıştır. Ama daha sözünü söylemiş değil. Son sözünü temsil kadrosunda ve yeni telâkkiler önünde henüz söylememiştir.
Türkiye'de müthiş bir çilesizlik moda... Ve dünyaya tam mânasıyla gaflet gözüyle bakış... Avrupa ne halde, insanlık ne halde, taklid ettiği insanlık ne halde, felaketi nerede, saadeti hangi noktada?.. Bilen ve düşünen yok!.. Topyekûn düşünce yok!.. Tam bir çilesizlik...
Reklam
Yunanistan, daima Avrupa’nın himayesine güvenerek saldırı politikasını sürdürecektir (o zaman Fransa’da gazeteler Yunanistan için enfant gate, şımarık çocuk deyimini kullanmaya başladılar, yunanistan ve Kıbrıs’ı benimseyen Avrupa birliği, bugün de aynı rolü sürdürmüyor mu?)
Sayfa 218 - Girit ve Kıbrıs: saldırgan Helenizm ve AvrupaKitabı okudu
Yunanlar, “mikro-asyatik (Anadolu) felaketinden” sonra da bugüne kadar, tarihi Grek İmparatorluğu’nun ihya hayalinden vazgeçmemişlerdir. Megali idea, duruma göre değişik taktikler kullanılsa da, Helenizmin değişmez hedefidir. Her Yunanın yüreğinde bir gün İstanbul ve İzmir’de yunan bayrağını görmek hayali yatar. Tarihte Yunanlar, Türklere karşı daima hıristiyan Avrupa’nın desteğine güvenmişlerdir. 1352 de Türkler Avrupa’ya ayak bastığı tarihten itibaren Bizans devleti, Roma Papasıyla ilişki kurarak Osmanlı’ya karşı Avrupa’dan bir haçlı ordusunu harekete geçirmek için her türlü çabayı harcamıştır. 1359’da Bizans-Papalık Donanması’nın Lapseki çıkarması, Osmanlı’ya karşı ilk haçlı saldırısıdır. O zaman amaç, boğazın Avrupa yakasına yerleşmiş bulunan Türkleri anadoluya geri sürmekti (Gelibolu karşısında Lapseki, Türklerin Rumeli’ye göçünün son geçiş iskelesiydi).
Sayfa 215 - Kıbrıs ve Ege sorunları’nın tarihi kaynağı: Megali ideaKitabı okudu
Osmanlı İmparatorluğu'ndaki gayri müslimlerden Rumlar, Sırplar, Bulgarlar ve diğerleri bağımsız olmuşlar, hristiyanlar arasında sadece Ermeniler bağımsız olamamışlardı. Zira oturdukları yerlerde çoğunlukta değildiler. İmparatorluktaki diğer Hristiyanlar kadar yoğun bir şekilde belli bölgelerde oturmuyorlardı. Bunun üzerine Ermeniler, Hınçak ve Taşnak millî teşkilâtlarını kurarak terör ve propaganda yoluyla bağımsızlıklarını elde etmek istediler. Plânları kabaca şöyleydi: İmparatorluktaki Müslümanlara karşı savaşabilecek bir çoğunluktan yoksun olduklarından, önce Müslümanlarla Ermenileri birbirine düşürecekler, isyanlar çıkaracaklar ve böylece Avrupa devletlerini silâhlı mücadeleye zorlayarak, onların müdahalesi ve yardımı ile de Doğu Anadolu'da bağımsız bir Ermeni devleti kuracaklardı. Bunun için de en önemli metodları terördü. "...Terör halkın (Ermenilerin) korunmasının ve onların Hınçak programına güven duymasının bir metodu..." idi. Böylece, Ermeniler sadece doğu vilâyetlerinde terör ve isyan hareketleri çıkarmakla kalmamışlar, başta İstanbul olmak üzere diğer büyük merkezlerde Rusya ve diğer devletlerden sağladıkları silâh ve para yardımı ile isyan ve teröre başvurmuşlardır."...Hedefleri olan çabucak gerçekleştirebilecek topyekûn bir ayaklanma başlatmanın en uygun zamanını da Türkiye'nin harbe girdiği zaman" olarak belirlemişlerdi.
Aferin!
Ancak Türkler susarken Ermeniler boş durmadılar. Özellikle 50 yıldır hep onlar olayları kendi yönlerinden anlattılar. Bazı avrupa ülkelerinde var olan ve kökü yine ta­rihe dayanan Türkler hakkındaki "kötü" önyargıyı da kullanarak dünya kamuoyunu tek taraflı olarak etkilediler. Yani dünya kamuoyu 50-60 yıldır neredeyse sadece Ermenileri dinledi, sadece onların yazdıklarını okudu. Ancak Türk Diplomatlarının haince şehit edilmeye başlanmaları üzerine Türkiye Cumhuriyeti de dünya kamuoyuna ger­çekleri açıklamaya başladı.
Reklam
Bu Türkler gerçekten dünyanın başına belâ. Şimdi de azınlıkları kovdukları ortaya çıktı. Düşünüyorum da Ermeniydi, Rum’du, Türklerin zulmettiği her “etnik grup”tan tek tek özür dilemek yerine hepsini birden halletmenin bir yolunu bulsak. Bu kadar faşizanlığın üstüne son bir tanecik daha yapıp Türkleri toptan bu topraklardan sürüversek. Bütün
Suriye ve Lübnan
Suriye'de hâlen kullanımda olan sözünü ettiğim bu Osmanlı ondan kalma vagonlara yığılıp Suriye içlerine girmek sadece ka- çakçıların değil, bazı turist öğrencilerin ve gençlerin de ilginç bir sporuydu. Bizim nesilden birçok kişi Avrupa şehirlerinden evvel Suriye ve Lübnan gezileriyle dünyaya açılmıştır. Garip bir etkilenme süreci yaşanırdı; kıtlık içindeki Türkiye gençliği Lübnan'ın görgüsüz tüketiciliğini Avrupa uygarlığı olarak de- ğerlendirir, Suriye'nin gelenekselliğini gericilik olarak görür, bazıları da Baas Partisi'nin meydanlardaki afişlerini veya sokak tiyatrosu misali gösterilerini ilericilik ve sosyalizm zannederdi.
1990'ların sonlarında mafya babalarına karşı kararlı bir mücadele verilmişti. Avrupa'nın pek çok ülkesinden suç örgütü liderleri Türkiye'ye getirilmiş ve hapse atılmıştı. Kürşat Yılmaz ve Sedat Peker'in de arasında olduğu güçlü isimler ise Balkan ülkelerinden zar zor alınmıştı.
Uyusturucuda Balkan Güzergahı
Onlarca yıldır, Türkiye eroin kaçakçılığının en önemli güzergahıydı. Afganistan'da üretilen eroinin %60'tan fazlası İran, Türkiye ve Balkanlar üzerinden Avrupa'ya ulaşıyordu. Dünyadaki narkotik suçlarla mücadele birimleri tarafından bu yol Balkan Güzergahı olarak adlandırılıyor. Ama bu trafiği büyük ölçüde Türkiye merkezli uyuşturucu kaçakçıları yönetiyor. Türkiye'de yılda ortalama 20 ton eroin yakalanıyor. Bu Avrupa'nın tümünde yakalanan eroinin üç katından fazla.
Reklam
Selçukluların İslam dünyasını başına geçmesi, anadoluyu fethetmesi ve İznik’te yerleşerek (1087) Bizans’ın payitahtını tehdit etmesi üzerine feodal Avrupa ayaklanmış ve Orta Çağ tarihinin en önemli olaylarından biri olan Haçlı seferlerini başlatmıştır. İlk Haçlı Seferi, İstanbul üzerinden anadoluya karşı 1097’de düzenlenmiştir. Orta Doğu’da son Haçlı kalıntısı Akka kalesi 1291’de düşmüş, Avrupa bundan sonra da Mısır, Suriye ve Anadolu’ya haçlı seferlerine devam etmiştir.
Sayfa 184 - Türklerin bin yılı: 1040-1600Kitabı okudu
Son iki asırda birçok yeni müesseseler ve mektepler açıldı.
..Avrupa, körü körüne taklit edilmek istendi. Mektepler açıldı; bunlarda yeni ilimler okutuldu. Lâkin ilim sevgisi aşılanmadı; âlimin üstünlüğü ve cemaat içindeki önderliği telkin edilmedi. Çünkü ilme gerçekten inanılmadı. İlim, bizim hayatî menfaatlerimiz için vasıta olarak, şekil halinde istismar edilmek istendi; teknik putlaştırıldı.
Sayfa 13 - Dergah YayınlarıKitabı okuyor
1999'daki Helsinki Zirvesi'nde Türkiye'nin Avrupa Birliği üyelik sürecinin onaylanması Türk hükümetlerini Avrupa'nın demokratik standartlarına uyma yükümlülüğü altına soktu. O günden beri yürürlüğe giren reform paketleri, Kürtlerin siyasal temsili ve katılımları açısından halen mevcut bazı temel engellileri saymazsak, yeni imkânlar yaratmıştır.
Sayfa 24 - İletişim YayınlarıKitabı yarım bıraktı
Türkiye, sözde Avrupa Birliği'ne girecekti. Başlarındaki zatı muhterem (Erdoğan) yıllar önce bunun tam tersini savunmuş ve buyurmuştu ki: "Avrupa Birliği, Katolik Hıristiyan Ülkeler Birliğidir". Fakat şimdi en fazla isteyen o idi. Müzakere üstüne müzakereler yapılıyordu... "Az kaldı azıcık daha dişimizi sıkalım", "Girdik, gireceğiz" sözleri sarfedildi. Amma ve lakin, Avrupa Birliği şart üstüne şart koştu, Kuzey Kıbrıs'tan Türk Askeri'nin çıkartılmasını; Kürdler'e, diğer etnik kökenden gelen vatandaşlarımıza ve Aleviler'e ayrı kimlikler verilmesini talep etti. Binlerce masum vatandaşımızı, askerimizi, memurumuzu, din adamımızı, öğretmenimizi şehit eden eli kanlı bölücü terör örgütü PKK'yı açıkça destekledi; Türkiye'nin verdiği tavizler hemen uygulamaya konulur iken, nedense, terörist örgütler listesine dahi almadı. Türkiye'nin üyeliği bir türlü gerçekleşmedi. Ortak ülke gibi içeriği belirsiz bir konuma itildik, daha doğrusu onlar oldu ortak, biz ise pazar! Bir süre sonra Avrupa Birliği gazete manşetlerinde görünmez oldu, büyük şehirlerde Avrupa Birliği'ne girişimizi kutlayan törenlerden eser kalmadı.
1830'dan sonra ve Fransa Cumhuriyet Fırkası'nı taklit ede­rek Avrupa'da, Çeşitli gizli cemiyet kurulmuştu. Almanya'da, Orta İtalya'da, Lehistan'da, azası gençlerden olan bu türlü cemiyetlerin sayısı çoktur. 1848 ihtilalleri de Avrupa'da çeşitli ve ihtilalci cemi­yetlerin teşekkülünde etkili oldu. Genç İtalya, Genç İngiltere gibi adlarla kurulan cemiyetler bu arada sayılabilir. Türkiye'de Genç Osmanlılar öyle görünüyor ki, daha ziyade İtalya'da ki Karbonari gizli cemiyetinin teşkilat ve usullerine sempati göstermişlerdir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.