472 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
#OkudumBitti #AVUÇLARIMDAHALASICAKLIĞINVAR #OSMANBALCIGİL Merhaba arkadaşlar, canım yazar yine yüreklere dokunan bir eser yazmış. Bu okuduğum kaçıncı kitabı bilmiyorum da, okumadığım ilk iki kitabı onu biliyorum. En kısa zamanda onları da alıp okuyacağım. Ülkemizde gençler niye sevilmez, vatanlarını sevdikleri için mi ya da tam bağımsız Türkiye
Avuçlarımda Hala Sıcaklığın Var
Avuçlarımda Hala Sıcaklığın VarOsman Balcıgil · Destek Yayınları · 20211,038 okunma
Halil İnancık (7 Eylül 1916•25 Temmuz 2016)
"Halil İnalcık: - Atatürk öldüğünde, TBMM önündeki katafalkının önünde dünyanın her tarafından devlet adamları, yabancı misyonlar, ordu, üniversiteler, talebeler günlerce resmi geçit yaptılar. Emine Çaykara: - Siz de oradaydınız. Halil İnalcık: - Tabii... Atatürk buydu. Kaldı ki ben Atatürk'ün açtığı Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde okudum, biz onun öz çocukları gibiydik. Öldüğünde hakiki bir yas sardı bütün Türkiye'yi. Biz onun mektebinde okumuş öğrenciler olarak çok sarsıldık... Böyle bir hava vardı. Bu tabii tamamen kaybolmuştur. Yeni kuşaklar bugün ''Vatan, Millet, Sakarya '' diye alay ediyorlar o destani devirle, son derece üzülüyorum. Hakikaten Türkiye'yi kurtaran, bir devlet ve millet yaratan bir liderdi Atatürk..!"
Sayfa 45 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,
Reklam
Türkiye'de hiç, ama hiç kimse yoktur ki Asya'yı, Rusya'yı istilayı hatrından geçirsin. Türkler Asya'dan evvel Türkiye'yi fethetmelidirler. Yurdumda hali, şanı bilinmeyen, el değmemiş, unutulmuş öyle yerler var ki saysam hayret edersiniz. Bence Türk Birliği, hatta İslam Birliği demek Türk kültürünün İslam ilminin birliği demektir. Daha genel bir deyişle Türklerin aydınlanması, medeniyet yolunda ilerlemesi demektir. Biz yabancı ülkeler fethetmek değil, yerli üniversiteler açmak istiyoruz. O suretle ki Berlin'de, Viyana'da, Zürih'te, Hollanda'da "Nebelungen" efsaneleri nasıl bir tesir bırakıyorsa, Ergenekon, Alparslan masalları da Tebriz'de, Bakü'de, Kazan'da, Budapeşte'de, Türkistan'da, Sibirya'da o tesiri yapmalıdır. Bunun için Almanya, Avusturya'yı, Doğu İsviçre'yi istila etmedi ve bu ülkeler hakkında da hiçbir hırs beslemedi. Amerika ve İngiltere aynı kültüre sahip oldukları halde birbirlerini yok etmeye çalışmıyorlar.
Mehmet TolunKitabı okuyor
Türkiye'de üniversitelerin içi o kadar boşaltıldı ki insanın içi acıyor. Ayakta kalan üç beş üniversite vardı son birkaç yıldır onlara da el attılar. Özellikle Anadoluda kurulan üniversiteler cidden taşra okullarına dönmüş durumda. Siyasi rant için açılan kadrolar, makaleleri, kitapları parayla yabancı dile çevirip prof diye ortalarda dolanan yetersizlerle dolu ortalık. 3-5 cümle kuramayan proflarla dolu ortalık.
Adem

Adem

@Adem_yce
·
1y
Üniversite, bilimsel araştırmaları yapıldığı, araştırma atmosferinin de öğrencilerle paylaşıldığı yerdir. Üniversitede öğreticiliğin başarı ölçütü ise, söz dinleyen "kuzular" yetiştirmek değil, ama -konu bağlamında- aklına takılan her düşünce yüzünden hocasının sözünü kesebilen öğrencilerin artmasıyla belirlenir. Üniversitelerde akademik unvanlar, yetkili jüriler ve kurullar tarafından verilir. Buna karşılık hiç bir jürinin ya da kurulun veremeyeceği, yalnızca öğrencilerden alına bilecek bir "unvan" vardır ki, o da üniversite hocalığıdır! Bu unvanı elde edebilmenin tek yolu da öğrenciye gerçekten bir şeyler verebilecek kadar yaklaşmak, ona, üretken bir diyaloğun zeminini oluşturabilecek kadar gönül indirebilmektir. Üniversiteler, öğrencilere karşı sarsılmaz bir görev bilinci temeline oturması gereken kimliklerini akademik unvanların çoğalmasıyla değil, fakat yukarda sözünü ettiğimiz anlamdaki üniversite hocalarının artmasıyla kazanabilirler.
Ne var ki, İslam düşmanları münafıkane bir çalışma ile İslam aleminde dünyavileştirme damarını çok şeytanca işletiyorlar. Batıdaki binlerce "think tank: düşünce merkezi, üniversiteler, yüz binlerce eleman, harıl harıl çalışarak Müslüman ülkelerinin siyasi ve sosyal haritalarını (din, mezhep,etnik köken, tarikat cemaat,vs.) Çıkarıp, karşıt stratejiler geliştiriyor. Maalesef burjuvalaştırma, kapitalistleştirme yani dünyevileştirme süreci Türkiye'de bazı siyasiler vasıtasıyla başlamış olup, kamil bir hale ulaşmış bulunmaktadır.
Sayfa 141Kitabı okudu
bir gazeteci alsın yarın köşesinde yazsın, kimse anlamaz, öylesine güncel(!)
Türkiye her şeysiyle dökülüyor. Bir çapaçulluk, bir perişanlık... Yok mudur kurtaracak, dedirten hal. Böylesine dökülen bir memleket nasıl oluyor da daha ayakta durabiliyor? Onu hala ayakta tutan güç nedir? Ormanları bitmiş, doğası ölmüş bir memleket. Kültürü yaratıcılığını yitirdi yitirecek. Gelenekleri, sağlam görenekleri yozlaşıyor. Herkes bir umutsuzluk içinde. Umudunu ve sevgisini yitirmiş. Çıkar yolu bulanlar bile bir vurdumduymazlığa vurmuşlar kendilerini. Üniversitesi adam almıyor. Bu adam almayan üniversiteler sanki ahım şahım mı? Dünya bilimine neyi katmış ki... Bilimsel bir çalışma yapabiliyor mu? Profesörlerin çoğunluğu demeyelim de, büyük bir kısmı beş on kuruş kazanmak için vakitlerini tüccarların kurdukları özel okullarda geçiriyorlar. Derme çatma özel okullar. Gecekondu üniversiteleri. Gecekondu okulları. Eğitim başını almış gidiyor. Her yer pür karanlık. Politikacısı eyyamcı. İler tutar yanları yok. Türkiye'de oturan burjuvalar bu koskoca memleketi perperişan etmişler.
Sayfa 65 - 1967'de yazılmış bu yazı..Kitabı okudu
Reklam
106 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.