Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Aleviler kimdir? “Alevî”, gerçekte inanışları ve ritüelleri birbirlerinden hayli farklı heterodoks toplulukları tanımlamak için kullanılan bir üst kavramdır. Dilsel olarak dört ayrı grubun varlığından söz edilebilir. Bunların ilki Kars’ın doğusunda yaşayan, Azeri Türkçesi konuşan ve Alevîlikleri modern İran’daki ‘ortodoks’ Oniki İmam Şiîliğinden çok az farklı olan Alevîlerdir. Türkiye’nin güneyinde (özellikle Hatay ve Adana’da) yaşayan ve Arapça konuşan Alevî topluluğu Suriye Alevilerinin (Nusayriler) bir parçasıdır ve diğer Alevî gruplarıyla tarihsel bağları yoktur. İlk grup gibi onların da sayıları oldukça azdır ve Türkiye’deki rolleri ihmal edilebilir. Önemli Alevî grupları Türkçe ve Kürtçe konuşanlardır (Kürtçe konuşanlar da kendi aralarında Kürtçe ve akraba bir dil olan Zazaca konuşanlar olarak ikiye ayrılır); her iki grup da Safevilerle yakın dinsel ilişkiler kurmuş olan asi aşiretlerin torunlarıdır.Bir derece...
Kürtler ve Ermeniler arasında politik açıdan her zaman eşitsiz bir ilişki olagelmiştir; Ermeniler genellikle ekonomik açıdan sömürülmüş ve Kürt aşiret liderleri tarafından pek çok kıyıma uğratılmışlardır.
Aşiretler arasındaki çatışmalar ve hükmeden ve hükmedilen toplumsal tabakalar arasındaki sömürü ilişkileri Kürt toplumunu uzun bir zamandan beri bölmektedir.
1. Dünya Savaşı ve onu izleyen ‘ulusal kurtuluş’ savaşında Kürtler ve Türkler yerli ve yabancı Hıristiyanlara karşı birlikte savaştılar; Kürt aşiretlerini ortak Kürt çıkarları temelinde önce Osmanlıların ardından da Kemalist hareketin aleyhine döndürme çabaları başarısızlıkla sonuçlandı. Savaş sonrası yılları boyunca güneydeki Kürtlerin dinî ve politik lideri olan Şeyh Mahmut Barzani kendi idaresi altında yarı bağımsız bir Kürdistan kurmak için denemelerde bulundu, fakat aynı zamanda Merkez Kürdistan’daki Kemalist ordu komutanı Özdemir’le sıkı bir iletişim kurdu. Ona göre, yeniden kurulmuş bir Osmanlı İmparatorluğu fikri, İngiltere’nin kontrolü altındaki Irak’a dahil olmaktan daha çekiciydi.
Türkiye’deki Alevîlerin içinde Alevî Kürtler sadece bir azınlıktır ve kendilerini Sünnî Kürtlere değil Türkçe konuşan dindaşlarına daha yakın hissederler.
Türkiye komşularına kıyasla Avrupa’nın insan hakları konusundaki baskılarına karşı çok daha hassastır, fakat Kürtlerin kendi kültürlerine sahip ayrı bir etnik grup olarak tanınmasının önünde büyük ideolojik engeller vardır ve bundan daha geniş ödünleri düşünmek neredeyse imkânsızdır. Aralarında asimile olmuş Kürtlerin de bulunduğu askerî ve sivil elitler, Türkiye toplumunun tek bir homojen ulus olduğu şeklindeki Kemalist dogmaya derinden bağlıdırlar ve ayrı bir halkın varlığının kabul edilmesini devletin bekâsına yönelik bir tehdit olarak algılamaktadırlar.
Kürt liderlerinin suikastlere kurban gitmesi, İran’ın yöneticilerinde şöyle bir inanç bulunduğu izlenimini vermektedir: Kürt halkı, karizmatik liderler ortadan kaldırılınca milliyetçi politikalardan uzaklaşacak ve toprak ödünleri olmaksızın sınırlı kültürel haklarla yetinecek. Kürtlerin bugünkü temel taleplerinin yerine getirilmesi yani otonominin tanınması pek olası gözükmüyor.
1970’lerin ortalarında, Türkiye’nin doğuda bir Kürt devleti, ortada bir Alevî devleti ve batıda hayli küçültülmüş bir Türk devleti yer alacak şekilde bölünmesini öngören (gizli bir komünist örgüte atfedilen ancak muhtemelen istihbarat servisinin ürünü olan) bir planın “keşfedilmesi”, en azından belirli askeri çevrelerin Alevî kimliğini potansiyel olarak bölücü saydığını göstermektedir. Bu “belge” ve politik ajitatörlerin yönelttiği benzer suçlamalar, Türk milliyetçilerini ve muhafazakâr Sünnîleri Alevîlere karşı birleştirdi.
Son dönemde en kanlı mezhep çatışması orta ve doğu Türkiye’de Sünnîler ve Alevîler arasında yaşanmıştır (Laçiner 1985). Eskiden Alevîler, Sünnîler’den ayrı bölgelerde yaşarken pek sorun çıkmıyordu ama köyden kente göç ilişkilerini artırdı ve büyük bir ekonomik rekabet ortamına girdiler.
12 Eylül 1980 darbesini Kürdistan’da geniş çaplı askerî operasyonlar ve kitlesel tutuklamalar takip etti. Sadece eylemciler ve sempatizanlar değil, siyasî faaliyetlere hiçbir zaman karışmamış olan köylüler de bu durumdan büyük ölçüde etkilendi ve politik ve “ekonomik” göçmenlerin sayısı katlandı. Kürt örgütlerinin büyük bir kısmının Türkiye topraklarındaki varlıkları fiilen sona erdi. Bununla birlikte aralarında en radikal örgüt olan PKK, yurtdışında kendisini güçlendirdi ve üyelerine (anlaşılan Lübnan topraklarında) askerî eğitim verdi.
1.000 öğeden 7,7bin ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.