Necip Fazıl Kısakürek henüz genç bir delikanlı iken voleybol oynayan genç bir kıza aşık olur. Kızın maçlarını hiç kaçırmaz ve bir süre sonra kıza açılmaya karar verir. Bunu da bir şiirle yapmak ister ve sonra o meşhur şiirin ilk dört misrasını bir kâğıda yazarak kızın eline tutuşturur;
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Voleybolcu kız diğer gün öğleden sonra Üstad'ın yanına gelir ve O'ndan hoşlandığını ancak bir kişinin daha olduğunu söyler. Üstad hayatında sevdiği kimse kalmayınca kendisini arayıp bulmasını söyler. Aradan aylar yıllar geçer ve kız Üstad'ı bulur. Artık sadece sevdiği kişinin O olduğunu söyler. Bunun üzerine Üstad cebinden iyice eskimiş olan bir kağıdı çıkarır ve şiirin son dört misrasını okuyup uzaklaşır oradan;
Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme, artık neye yarar?
Kitabı okudukça görüyoruz ki, o zamandan bu zamana hiç değişiklik yok iyi yönden. Gittikçe daha da dibe batmış durumdayız hatta. Yıllar yıllar öncesinden, zamanımızı anlatan bir kitap. Aziz Nesin yine hayatın acı gerçeklerini kağıda dökmüş.
Kitapta geçen şu cümle çok hoşuma gitmişti;
"Öyledir işte...
Kimilerine göre atın konuşması önemli değildir. Yazarın başarısı da önemli değildir. Ne yapalım, koşucu olamadık, futbolcu ya da güreşçi olamadık. Öksüz oğlan örneği, kendi göbeğimizi kendimiz kesiyoruz."
Kitapta her şeyin fazlasının zarar olduğunu da vurgulamakta Aziz Nesin'in şu cümlesi;
"Ben de sosyalistim, ama ben yüzde otuz sosyalistim..."
Sosyalist olmanın bile yüzdesini vermiş. Her şeyin bir ölçüsünün olduğunu, her şeyin fazlasının zarar olduğunu da burdan anlıyoruz.
Aziz Nesin aslında ağlamamız gereken konuları bize gülerek okuyacağımız öyküler şeklinde yazmıştır kitabı. Hem güldüren, hem de düşündüren bir kitaptı. Düşündüren kısmı da şöyle eski zamanlardan bu zamana kadar 50-70 sene öncesinde ki konular zamanımızla aynı, hiç değişikliğe uğramamış. Ki daha da dibe çökmüşüz, batmışız. Bunun nedeni sizce nedir?
Herkesin okumasını tavsiye ederim.
Dünyayı sırtında taşıyan Tanrı Atlas'ın gücünü duyuyordum kendimde. Türkiye'nin altına girip halter kaldırır gibi yurdumu omuzlarımda yıldızlara yükseltecektim sanki.