Sevim

Sevim
@tussilagofarfara
Yakut, mine, zümrüt bana birdir kayalarla; Bir gül dikeninden kanayan el neme yetmez? Kâşâne, sedir, sırma, ışık onların olsun; Bir köhne kitap, bir sarı kandil neme yetmez? ... ( Şükûfe Nihal Başar)
23 August
38 reader point
Joined on October 2016
Sabitlenmiş gönderi
Şeytanminaresi ve ev/sizlik Şeytanminaresi öyküsünden
Çakılda bulduğumuz bir şeytanminaresine büyük gözlerimizle tabiatın bir sırrına bakar gibi bakar: "Hey Allah'ım" deriz, "hikmetinden sual edilmez ;ne hayvanlar yaratırsın? Evi sırtında, beton gibi sağlam. Taştan evli hayvanlar. Yarabbim, ne hikmettir,ne büyüksün! Evi taştan hayvanlar... İnsansız evler... Evsiz insanlar...
Sayfa 107 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Her şey rüyaya benzer , her sey rüyadır.
Musikî dinlemek,çok kere, rüya görmeye benzer. Kendimizi çalgı seslerine salıversek, rüyalarımızda olduğu gibi, geçmiş zamanlarımız bize geriye gelir. Kaybettiğimiz hisler ve terk ettiğimiz fikirler yeniden bizim olur. Eski ilkbaharların ah! o kadar nazlı ve hülyali gönülleri yeniden açılır. Eski saffetli günlerimizin sütünü içeriz. Yıkılmış evimiz yeniden kurulur. Sevgili ölülerimiz dirilir. Elimizde bir oyuncak gibi kırılmış kâinatimizdan bir takım parçalar, elimize tekrar geçer. Eski ömrümüzden kesilmiş birtakım zaman parçaları ruhumuzu tekrar sarar. Yaşamamış olduğumuz hayatların hatıralarına bile ereriz. Icimizde daha tatmamış olduğumuz lezzetlerin ve saadetlerin hatıralarını buluruz. Hissettiklerimizin hakikatine inanırız ve yine tıpkı rüyalarımızda olduğu gibi, her gördüğümüzü, her duyduğumuzu, her düşündüğümüzü tam bir kolaylıkla unutup bırakarak, şekilden şekile giren bir bulut gibi, başka bir manzaraya, başka bir hisse, başka bir fikre geçeriz. Zaten böyle, yalnız bunu musiki değil, her şey rüyaya benzer, Her şey rüyadır.
Sayfa 79 - Yky
İnsan tasvirinden
/Kimi ilk gençliklerinin cennet zamanlarını, kimi gençliklerinin buhranli aşklarla yanan zamanlarını, kimi ihtiyarlıklarının artık gözleri açılmış ve meyus zamanlarını yaşayan ve hepsi de dünyaya getirdikleri huylarla büyümüş ve yaşlanmış zavallı emekli çocuklar olan bu insanların,/ bütün kalabalıklarda olduğu gibi, burada bulunanlar arasında da her çeşitten numuneleri vardı.
Sayfa 63 - Yky

Reader Follow Recommendations

See All
Hayattan keyif alanlarin zıttı
Zira daima böyle hayattan haz alan bir zümrenin etrafında -dalganın ayırdığı köpükler gibi - merkezlerinden kenarlara itilerek, daima daha uzaklaşarak giden, fakat kendilerini iten merkezi de beğenmeyen ve tasvip etmeyen muhalifler bulunur.
Sayfa 66 - Yky
Boğaziçi mehtabı... bülbül seslerinin dinlendigi eski Boğaziçi günlerinden..
... nihayet güya bir altın fanus içinden akseden gül sarısı donuk bir aydınlıkla aydınlanmış tılsımlı, esrarlı ve mor gecede kayık veya sandala binilir, üstlerine garip bir füsunla ışıklar dökülmüş menekşe renkli sularda mehtaba, yani gezinmeye, seyretmeye, saz dinlemeye ,yani his ve zevk ve hayal avına çıkılırdı..
Sayfa 48 - Yky
Reklam
Musikiye susamış olanlara, saz, çoktan bekledikleri bir rahmet gibi bol bol yağarak, döktüğü hulya ve şiir ile, ruhların kurumaya yüz tutmuş tekmil topraklarını sular ve bütün hayal ve teselli çiçeklerinin açılmasına yarardı.
Sayfa 46 - Yky
Dilruba cümle
Zira hayatın binbir tesellisi içinde mehtaba ve saza ve ikisinin bir olarak ruhumuza döktükleri şiire ve aşka..
Sayfa 46 - Yky
Musikî ve zaman
Saz sesleri, içlerinde taşıdıkları bir eski zaman için sallanan bir beşik ve söylenen bir ninni gibi duyulur. Bu eski sesler içinde geçmiş zamanlar uyuyor, uyanıyor, geriniyor, yaşıyor gibidir. Sazın imalelerle terennümleri bu ahenklere göre yaşanmış zamanlara öyle birer mahfaza olmuştur ki, bu sesleri işitince asıl duyduğumuz, içimizde yaşayan bir geçmiş zamandır. Saz dinlemek, eski zamanın kabuğundan soyulmuş meyvesini yemek gibi, kokusunu, lezzetini tatmak ve bu zamani tekrar yaşarcasına hatırlamak oluyor. Zaten hatırlamak her zaman biraz tekrar yaşamak değil midir? Mazimiz, hatırlayabildiğimiz nispette, tekrar tekrar yaşayabildiğimiz hayatımızdır.
Sayfa 33 - Yky
Boğaziçi gecesi
Gece bize sevdiğimiz bir musiki gibi tesir eder.Hicbir zaman karanlık her şeyi kaplamaz. Onun içinde mutlaka sönüp yanan gizli, yumuşak ışıklarla fosforlu bir parıldayış vardır. Hiçbir zaman hava boşluk gibi duyulmaz. Onun içinde mutlaka bize onu bir vücut gibi duyuran kokular, nefesler vardır. Hiçbir zaman sükût tamam olmaz. Onun içinde mutlaka ona uyan bir mırıldanış ve sayıklayiş vardır. Boğaziçi gecesi bir uyku değil, bir rüyadır.
Sayfa 30 - Yky
Çiçeklerin dünyası...
Düşünsek, çiçeklerin kokusu büyük bir şefkat değil midir ? Tabiatın içindeki bir iyilik ve güzellik dünyasına bu kokulardan geçerek varılamaz mı?
Sayfa 28 - Yky
Reklam
...Sular kararmaya başlayınca her şeyin dili ve edası değişir. Akşam her şeyi azamet ve kadife ile giydirir. Her şey daha çok kalp diliyle konuşmaya başlar. Sular kayıkları, sanki büyütmek istedikleri rüyalarımızın beşikleri gibi sallar. Renkler koyulaştıkça yüreklere bir keder çöker..
Sayfa 27 - Yky
Bahar gelince ....
....baharın genç tenli,uzun boylu, mavimtrak günlerine kavuşurduk. Hayat sanki yeniden doğar, ağaçlar yeşillenir, beyaz ve pembe çiçeklerini erguvanlar da lalden alevlerini açarlar. Ciçek kokularıyla dolgunlaşan hava gönlumüzü bir saadet vaadiyle kaplar. Her şey kolaylaşmaya, revanlaşmaya başlar. Hayatları hâlâ tabiatın lütfuna veya kahrına göre kurulan insanların ruhlarında ezeli bir ferahlık cağlar. Günler mavimtrak saatlerini gönüllerin üstünden hayatın musikisini söyletmek için bir mızrap gibi geçirir ve kuş cıvıltılarıyla dolu ,bir çocuk neşesi tadındaki saffetli sabahların ,sevilen gözler gibi tesir eden, seven bir kalp gibi dolgun ve durgun akşamların ve menekşeden örülmüş gecelerin şiirli silsilesi başlar.
Sayfa 26 - Yky
Boğaziçi tasvirlerinden...
... her şeyi neşeye sevince çeviren bazı genç ve mesut vücutlar ve ruhlar olduğu gibi Boğaziçi de tabiatın hakikatlerini bir nevi hüzünlü ve içli büyük şiire ve her şeyi güzelliğe döndürür..
Sayfa 26 - Yky
Değişim, seyahat
...Aynı mahallede kalsak adetlerimiz o kadar kuvvetlidir ki belki bunların gündelik tekerrurleri altında paslanacak ve çürüyecek belki de ezilecektik. Halbuki seyahatte her şey bize o kadar yenidir ki, içinde bulunduğumuz bina, yattığımız yatak, yediğimiz yemek, gördüğümüz şehir ve insanlar, her şey bize o kadar âdetimizin dışında gelir ki hayatımız yenileşmiş ve biz gençleşmiş oluruz. Bu ihtiyacın bir ömür boyunca duyulmaması mümkün müdür ? Bu en tabii ihtiyaçlarımızdan biridir. Halbuki o zamanlarda özlemiş olduğumuz istikametlere doğru hâlâ çocukluk sevincimizi bize geri vermeyi vaat eder gibi neşesinden haykırarak koşan bir trenin sallantilarinı duymak yoktu. Dünyanın engin sularında geçtiğimiz yola , beyaz köpüklü izlerini sererek giden bir vapurun aleminde, talihimizin ne hafif ve tesirsiz bir yük olduğunu düşünmenin ruhu kaplayan acayip hissini duymak yoktu....
Sayfa 22 - Yky
Yalı/Osmanlı mukayesesi
Eski büyük yalılar Osmanlı İmparatorluğu'nun küçücük birer minyatüru gibiydiler. Burada her türlü vazife gören adamlar yalınin müşterek hayatından istifade ederlerdi. Dadı Çerkez, bacı Zenci, hizmetçi Rum, evlatlık Türk ,sütnine melez, Kahya kadın Rumelili ,Ayvaz Ermeni, aşçı Bolulu ,hamlacı Türk veya Rum ,Harem ağası Habeş, bahçıvan Arnavut olur; Müslüman Hristiyan bu unsurlar bu çatı altına toplanarak imparatorluk içindeki anlaşmayı ve anlaşmamazlığı, yasayisi burada devam ettirirlerdi. Böyle büyük yaliların adeta anavatanın artık koruyamadığı, uzak ülkeleri, müstemlekeleri telakki edilebilecek bakımsız yerleri bulunurdu.Bazılarının selamlık dairelerin dışında ayrı bir çatı altında belki bir tek odadan ibaret dinlenme köşkleri, sık ağaçlar arasında, ayrı iklimler İçinde gibi unutulmuş ve kendi hallerine bırakılmış serler, limonluklar, kameriyeler olurdu. Bunların kendilerine mahsus nebati hayatları yavaş yavaş sahipsiz kalmış bir hayvanın talihi kadar olsun dokunaklı görünürdü.
Sayfa 15 - Yky
335 syf.
·
Not rated
Ülker Cilt 1
Ülker Cilt 1Abiş Kekilbayev
10/10 · 1 reads
158 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.