Tutiname, Bostan ile Gülistan gibi gerçekten özel hikayeleri ile meşhur ve yine zamanının çok çok ötesinde bir harika.
Lafonten den masalları unutun.
Gerçek anlamda hayvanları konuşturan ve hikayelere konu eden bu eserdir.
Büyülü gerçeklik izleri taşıyan güzel bir kitap daha okudum. Konuşan papağanlar, turuncu yağmurlar, başka bir zamana ait ruhlar, Galata’nın altındaki sırlar, farklı bir zamana açılan geçitler.. ve daha fazlası bu kitabın içinde.
Uzakların Şarkısı, Kaan Murat Yanık ile tanışma kitabım oldu. Bu yıl içerisinde yazarın diğer kitaplarını da okumayı
Tûtî kelimesi Farsça kökenlidir, Türkçede "Dudu" olarak telaffuz edilir ve "Papağan" anlamına gelir.
Nâme ise "mektup, kitap" gibi anlamlarda kullanılır.
Yani aslında Tûtînâme, Papağanın Kitabı gibi bir anlama geliyor.
Bu kitap o kadar eski ki, kökeni Hindistan'a kadar uzanıyor. Hatta Binbir Gece Masalları'nın mantığı da, aslında Tûtînâme' ye dayanıyor.
Kitap iç içe geçen pek çok masaldan oluşuyor. Ana hikayeye baktığımızda zengin bir tüccar ve onun karısı Mâh-ı Şeker'i görüyoruz. Tüccar işi nedeniyle uzaklara gider. Mâh-ı Şeker tek başına kalır ve gönlünü civardaki bir gence kaptırır. Hazır kocası da yokken, bu gençle yasak aşk yaşamaya niyetlenir. Lakin evin bilge Tûtî'si (yani papağanı) olup bitenin farkındadır. Mâh-ı Şeker' i işlemeye niyetlendiği günahtan korumak için ona her gece masal anlatmaya başlar. Masallar hem uzun, hem iç içe geçmiş durumdadır. Tûtî, kadını otuz gece boyunca böyle masallarla oyalar ve otuzuncu gece nihayet evin beyi geri döner. Böylece Mâh-ı Şeker günaha bulaşmaktan kurtulmuş olur.
Ama esas mevzu ana olay değil, olayın içinde geçen masallardır. Her birinde bir ibret, alınacak bir ders vardır.
Geçen yılın sonunda okuduğum Binbir Gece Masalları'na kıyasla bu kitap çok çok daha güzeldi. En azından içindeki masallar, Binbir Gece' deki gibi yoğun ve sapkın cinsellik içermiyordu Ayrıca Behçet Necatigil'e de buradan selam olsun. Bu kitabı doğru düzgün bir şekilde okura sunabilmek için çok emek vermiş
Ağırlıklı olarak 18. yüzyılın İstanbul’unda, şehrin cinayetlerle, isyanlarla, saray entrikalarıyla çalkalanan kargaşası içinde geçen roman, bir yandan da “modern bir Tutiname”. Haliyle bir masalın girdabında, “uzağa en yakın yere doğru gitmenin verdiği muğlaklıkla”, “hayal ile hakikatin bitimsiz savaşının” ortasında ilerler. Yazar Bünyamin,
Zira dünyada 3 nesne vardir ki sahibini küçültür. Birincisi inat etmektir ki rüsvalık getirir, ikincisi kibirlenmektir ki düşmanlık getirir ve üçüncüsü öfkedir ki pişmanlık getirir.