"Halka umut vermek için bir düşman gereklidir. Biri ırkçılığın alçakların son sığınağı olduğunu söylemişti. Ahlaksal ilkeleri olmayanlar genellikle bir bayrağa sarılırlar, soysuzlar da daima ırklarının saflığıyla övünürler. Milli kimlik, mirastan yoksun kalanların son pınarıdır. Şimdi kimliğin anlamı, nefret üzerinde temelleniyor, aynı olmayana duyulan nefret üzerine. Nefreti uygar bir tutku olarak beslemek gerekir. Düşmanı, halkların dostudur. İnsanın kendi sefilliğine mazeret bulabilmesi için nefret edecek birine gereksinmesi vardır. Nefret insanların en kadim tutkusudur. Anormal olan durum sevgidir. İsa bu nedenle öldürüldü, doğaya karşı olan bir şeyden söz ediyordu. İnsan birini, bütün bir ömrü boyunca sevemez, bu olanaksız umuttan zina, ana katli, dosta ihanet doğar. Oysa insan ömür boyu birinden nefret edebilir. Yeter ki nefretimizi körüklesin. Nefret yüreği ısıtır."
Umberto Eco - Düşman Yaratmak
Simon ve Sartre.
Mektuplarını, öykülerini okuyunca içimizden biriymiş gibi geliyor. Üniversite yıllarından itibaren başlayan harika bir aşkları var. Aşk anlayışları ve ilişki biçimlerini kendi pratik yaşam dinamiklerimin üzerine kurmam tamamiyle imkansız gibi görünüyor. Onlar kendi ve hatta bizim zamanlarımızın da ötesindeydiler. Sadece kadın değil, erkek bedeni üzerinde de hegemonizmi red ediyorlardı. Aşk var, bir yüze bağlılık yok. Hem güzel, hem korkunç. Hem çekici, hem kahredici. Tutku ve kıskançlık dolu. Hiç evlenmediler. Evliliği red ettiler. Bir birini hem bu kadar ayrıyken, hem birlikteyken tamamlayan çok az kişi vardır. İkisi de Avrupa entelektüel dünyasında otorite. İkisi de politik bir angajman içinde. Kıskançlık var. Mesleki çatışma var. Tecrübe yoğunluğu var. İdeolojileriyle yaşamları arasında paralellik var. Aşk var, tutku var. Var da var. 20. Yüzyılın ve sol jenerasyonun rüya çiftiydiler...
Işılca kalemini okuyanlar ne kadar akıcı , muzip ve merak uyandırıcı olduğunu bilirler . Aşka dokunuşu bile peri masallarını canlandırır okurun gözünde .
Havalar buzz gibiyken sımsıcak birşeyler okumak isterseniz o kitap bu kitap olabilir .
Vivien 25 yaşında , işinde oldukça başarılı olup Los Angeles' ta yaşayan bir modacıdır . Bir süredir birlikte olduğu sevgilisi ile evlenme planları yaparken adamın evli olduğunu öğrenir ve Londra'ya annesinin yanına döner . Çocuk sahibi olmayı çok isteyen ama sevgilisi ya da bir eşi olmayan Vivien bu isteğini gerçekleştirmek için ne yaparrr ? Tabiki suni döllenme .
Bebek olur ve asıl olaylar bundan sonra gün yüzüne çıkmaya başlar .
Vivien ve bebeğinin başına neler gelir ? Bebeğin babası kimdir ? Yazarın hayal gücü yine sınırları zorlamış ...
#Arkadaşlık , #dostluk , #aşk , #gizem , #tesadüf , #kader , #tutku ve #anne olma hisleri üzerine eğlenceli bir #kitap .
Vivien beni çileden çıkardı okurken ciddi anlamda hal böyle iken erkek karakter olan Robert 'ın normalliğine şapka çıkarır oldumm.
Yazar ilişkiyi oldukça güzel dengelemiş.
Elinizden bırakamayacağınız , bıraktığınız da aklınızın kalacağı bir kurgu. Benden söylemesi
#indigokitap
Çıkmaz AşkIşıl Parlakyıldız (Işılca) · İndigo Kitap · 0115 okunma
•“Yorgunum, tükendi hayallerim, umutlarım:
Hiç başaramayacağım canlandırmayı ruhunda
insanların bir tutku alevini
benim olan bir sanatla; böyle üzgün
yaşıyormuşum günler boyunca… Gene de bazen
içimden taştığını duyuyorum bir yaşamın
sımsıcak, güçlü. Ah! bir başarsam
dile getirmeyi, dopdolu olurdu
olanca varlığım.”
#Kitap = İtalyan edebiyatının en
Okumak iptiladır, Allah'ın selamı müptelalarının üzerine olsun :))
2022'nin 3. kitabı Emily Bronte'den Uğultulu Tepeler oldu.
Uğultulu Tepeler, Victoria Dönemi (19. yy) İngiliz klasiklerinden biri ve Emily Bronte'nin ilk ve tek romanı.
Son derece kasvetli, iç karartıcı, bunaltıcı bir kitaptı. Başlamışken yarım bırakmamak