“Hava bulutlu, yağmur yağacak gibi. Sen de çok seversin gri, bulutlu, hafif soğuk havayı. Bu hava bana seni ve Ankara'yı hatırlatıyor. Sanki bu havalarda seninle buluşacağız, sanki seni görmeme az kalmış; sanki buluştuk ve el ele yürüyoruz sokakta. Yürüdük de tam da bu havanın hâkim olduğu bir günde. Ankara'da, akşamüstü; Kızılay'a gidiyoruz. O günler, o anlar öylesine sinmiş ki üstüme, öylesine bütünleşmiş ki benimle, onlarla ilgili kodlarım var. Şimdi... Şimdi sadece onları unutacağım diye korkuyorum. Unutmasam ve sürekli kendime hatırlatsam ne olacak ki, geri gelmeyeceksin, yine biz olamayacağız, o eski anılar seninle yaşanmış olsa da artık seninle yenilenmeyecek.
Üzgünüm, çaresizim ve seni özlüyorum. "Burnunda tütmek" deyiminin anlamıyım şimdi, anlamın ötesinde bir şeyi deneyimliyorum.”