“Yarın, yarından sonra bir yarın, bir yarın daha
Sürüp gidiyor günden güne küçük adımlarla;
Geçmiş günlerimizse nice sersemlere ışık tutmuş,
Ölüm yolunda toz toprak olmazdan önce.
Sön, cılız kandil, sön! Hayat dediğin ne ki:
Yürüyen bir gölge, bir zavallı kukla bu sahnede:
Bir saat boy gösterip boyun kırıp gidecek!
Bir daha da duyulmayacak artık sesi.
Bir aptalın anlattığı bir masal bu:
Kuru gürültüler, deli saçmalarıyla dolu.”
SHAKESPEARE, Macbeth
“Vitesten atacaksın.” diyor Cemil Kavukçu… Ben de öyle yaptım. Uzak noktaları gözüme kestirip vitesten attım. Bu biraz kontrolsüzlüğü de beraberinde getiren bir durum ama olsun, insan hayatının en az bir döneminde vitesi boşa almalı…
Kendinizi her şeyden soyutlayıp kabuğunuza çekildiğinz bir dönemde, okunması en münasip kitap, Uzak Noktalara
Benim adım Cemal Süreya. Kürt Cemo derler bana. Alevi ve Kürdüm. Zazayım da. Çoğu bilmez bu yönümü. Küçüktüm ve sürgün edilmiştik. Arkadaşlarıma alay konusu oldum hep. Zaten Kürt Cemo lakabını da onlar taktı lakap olarak. Daha rahat alay ediyorlardı. Ben bu şekilde büyüdüm. Anasız, babasız. Her küçük çocuk görüşümde ağlarım ben. Yaşayamadığım
Şiir okumaktan pek keyif alan bir okur olduğum söylenemez maalesef. Özellikle anlam kapalılığı yoğun şiirler beni çok yorar,okudukça hevesim kırılır ve ittire ittire getiririm sonunu. Ancak bazı şairler ve onların eserlerini, bunun dışında, söylediklerimin üstünde tutabilirim. Şükrü Erbaş, Didem Madak, İsmet Özel,Nazım Hikmet Ran gibi…
Şiirde