“Kadınların tecavüze uğraması, sevgilileri veya kocaları tarafından tartaklanmaları, dövülmeleri, öldürülmeleri o kadar olağanlaşmıştı ki ülkede, nerdeyse haber değerini kaybetmişti.”
bütün hikâyelerin baş kahramanı olan.
dünyanın çevresinde döndüğü asıl güneş, çağların gerçek sahibi, gerçek yazıcısı tarihin,
bir anda en güçlü hükümdarları yerle bir kılan
en güçlü kumandanları köle, en zelil köleleri hükümdar kılan,
tutsakları en derin aydınlıkta hür, hür olanı en koyu karanlıkta tutsak kılan,
hükümsüzü birden bire hükümlüye çeviren,
hükümlüyü birden hükümsüz eden.
Kitabın kurgusunu gerçekten beğendim.İleride yaşamımızı avcunun içine alabilecek yapay zeka robotların ve onların kodomanlarının bizi nasıl yönlendirebileceğine dair fikir verebiliyor.İnsanoğlunun desteklediği mücadelede kendi kuyruğu sıkıştığı an nasıl psikolojik tepki verdiğine de değinen Ayşe Kulin'i gerçekten kutladım.Evet bu kitapta yer yer "YENİ DÜNYA,MOMO,MÜLKSÜZLER,HAYVAN ÇİFTLİĞİ,1984" gibi kitaplardakilere eş senaryolar yer almış.Ama yer alırken bambaşka özgün bir eser ortaya çıkmış.Kapitalizme,cinsiyet ayrımcılığına,bağnazlığa güzel çakan bir yapıya sahip.Fantastik ya da bilim kurgu roman çok sevmem;ancak kitap harbiden güzel düşündürtüyor.Akıcılığından bahsetmiyorum bile.Bu kadın işi biliyor ya dediğim kitaplarından!Yorumumun 8 Marta denk gelmesi de ayrı bir anlamlı oldu gerçekten.
Titrek bir mum alevinin havaya
Bıraktığı bulanık bir is
Ve göz gözü görmez bir sis değildik biz
Beni bilimle anla iki gözüm, felsefeyle anla
Ve tarihle yargıla
Bal değildir ölüm bana
İdam gül değildir bana geceler çok karanlık
Gel düşümdeki sevgilim ay ışığı yedir bana
Bal değildir ölüm bana
İdam gül değildir bana geceler çok karanlık
Gel
Ayşe Kulin'in kendi tarzından biraz uzak olsa da, bu distopik kitabın onun yazımı ile birleşmesi gerçekten güzel bir kitap ortaya çıkarmış. Yazarın en sevdiğim eserlerinden biri olmakla birlikte zaman zaman üstüne çok düşündüğüm bir kitap oldu. Oldukça akıcı ve heyecanlı bir hikaye.
°•○●
Titrek bir mum alevinin havaya
Bıraktığı bulanık bir is
Ve göz gözü görmez bir sis değildik biz
Beni bilimle anla iki gözüm, felsefeyle anla
Ve tarihle yargıla
Bal değildir ölüm bana
İdam gül değildir bana geceler çok karanlık
Gel düşümdeki sevgilim ay ışığı yedir bana
Bal değildir ölüm bana
İdam gül değildir bana geceler çok karanlık
Gel
Küçücük bedenim yer ararken dünyalılar ortasında
Zihnimin götürdüğü yerdeyim ait hissettiklerimin arasında
Ufuk çizgisine yaklaşan hallerim bir çesit muamma
Sarı girdabın sardığı hafsalam hortumuna selamda
Gözlerime inen perdeler izin verdikçe güneş ışığına
Doyulmayan bir hissin zirvesinde gördüklerim
Ömrüme yayılacak hissin tedarik edilmeyen
O zaman
Güneş soğudu
Ve bereket topraklardan gitti
Ve çöllerde yeşillikler kurudu,
Ve balıklar denizlerde kurudu
Ve toprak, ölülerini kabul etmez oldu artık
Distopya tarzında bir kitap. Akşam üzeri başlamıştım, hızlıca bitti. Distopya tarzındaki “Tutsak Güneş” daha başarılıydı sanki. Kötü bir kitap değil, sadece son yıllarda yazdığı gibi basit kalmış. “Kördüğüm” kitabının da kısmen devamı olmuş. Yıllar sonrasını kurgularken dönemimizden Gezi olaylarına,6-7 Eylül olaylarına da minik minik değinmiş. Aslında kitabın amacı dünyanın mahvolmasına olan üzüntüsünü dile getirmek olmuş. Kötü değil ama basit. Okumasaydım keşke demedim. İlla ki okuyun da demem