Lisedeyken okulla beraber TÜYAP kitap fuarına giderdik. Yine öyle bir fuar zamanında tanışmıştım bu kitapla. Şöyle bir anımız var kendisiyle, o dönemde çevremde kitap okumayı seven arkadaşlarım ve bizi bu yönde geliştiren bir sınıf öğretmenimiz vardı. Biz de fuara gidince coşuyoruz, hangi standa gitsek, hangi yayınevlerinden okusak diye. O dönemki yakın arkadaşlarımdan biri şöyle bir fikir attı ortaya, sen benim için bir kitap seç, ben de senin için bir kitap seçeyim dedi. O an bana çok güzel geldi bu fikir, onayladım onu. Ben YKY’den seçmek istedim bir kitap, o da Sel Yayınları’ndan. YKY standına gittik, ne alsam ne seçsem diye düşünüyorum. Birçok kitabı aldım bıraktım derken bu kitabın önünde durdum. Bir arkasına bakayım dedim. Okuyunca bana inanılmaz ilgi çekici geldi kitap ve arkadaşıma gösterdim bu nasıl diye. O da ilginç bulmuş olacak ki kitabın arkasını okuyup aldı direkt. İçinde kedilerden de bahsettiğini fark edince daha da çok sevindi, kendisi kedileri inanılmaz severdi çünkü.
Üzerinden neredeyse 9-10 sene geçti bu anın, Mine Söğüt’ün Deli Kadın Hikâyeleri kitabına rast geldim bir sahafta, YKY basımlıydı ve tertemiz duruyordu kitap. Hemen aldım tabii ve onu okuduktan sonra Mine Söğüt’e inanılmaz hayran kalarak diğer kitaplarını okuma hevesiyle doldum. Araştırırken de “Beş Sevim Apartmanı” kitabını görünce bir anda aklıma bu anımız düştü.
Arkadaşım kitabı okumuş muydu, üzerine bana bir şeyler söylemiş miydi bu kısımları pek hatırlayamıyorum ama öyle bir yaşta ona böylesine derin bir kitabı hiç bilmeden seçmiş olmam beni de inanılmaz şaşırttı.
Psikolojiniz kaldıracaksa okuyun, okutturun derim.