Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ölüm hangi nitelikte olursa olsun, yine de kendi ağırlığıyla gelir.
Çocukken üç silahşörlerin aslında dört olduklarını ve başoyuncunun kitap başlığında yer almadığını keşfettiğimde artık beni hiçbir şey şaşırtamazdı. Yıllar sonra, romanı tekrar okuduğumda, başoyuncu için kitapta yer almak bile bir şans göstergesiymiş. Gölgeler unutulmuş silahşörlerle doludur
Reklam
kimisi yaşatmanın saflarında kenetlenir, kimisi öldürmek için pusuya yatar; en karanlık yollarını arar can almanın.
Bilge'de üç şey olur: sükunet, irade, gayret. Üç şey Bilge'de olmaz: şikayet, utanç, korkaklık.
Sayfa 99
Olmuş erkek(!) cıvıklığı
Kırk yaşına dayanmış koca adamların "aşmış erkek, bilmiş erkek, çok okumuş, gerçeği bulmuş, felsefeyi hatmetmiş erkek" triplerine girip ergen cıvıklığıyla tüm değerlere, kendilerinden bir şeyler okuyup öğrendiği ustalara marjinal bir karşı çıkışla kendilerini okurlar arasında her şeyi bilen adam moduyla pazarlamalarına; saçma sapan spirituel ve metafizik ruh halleriyle gerçeklikten kopuk gibi davranmalarına, iki üç kadın okuru etkilemek için şaklabanca felsefeci rolu kasmalarına şahit oldukça bu tiplerin ortamlarında bulunan ve bunlara saygı duyan arkadaşlara acıyorum.
Balzac'ın bir kahramanı dünyayı boyunduruk altına almak ister, Dostoyevski'nin kahramanı ise onu alt etmek.
Reklam
Hayattan fazla bir şey istemiyordu Onun kahramanları da böyleydi. Balzac'ta bir kahraman hırslı ve iktidar düşkünüdür, güce duyduğu hırslı özlem açını yakar kavurur. Hiçbir şey ona yetmez; kahramanlarım hepsi doyumsuzdur, her biri dünya fatihi, bir devrimci, bir anarşist ve aynı zamanda bir tirandır. Hepsinde bir Napolyon mizacı vardır. Dostoyevski'nin kahramanları da ateşli ve coşkuludur, iradeleri dünyaya karşı çıkar ve en muazzam doyumsuzluk içinde gerçek yaşamdan hakiki yaşama uzanır; vatandaş ve insan olmak istemezler, bilakis her birinde tehlikeli gururun verdiği huşudan dolayı bır kurtarıcı olma kıvılcımı parıldar.
hava ve melekler
iki üç kez sevmiştim seni, yüzünü görmeden, adını duymadan önce. hani taparız ya meleklere, bize göründüklerinde: kimi bir ses, kimi belirsiz bir alev gibi. gene senin bulunduğun yere geldiğimde, gördüğüm çok güzel, görkemli bir hiçti.
..bir şeyleri devirmek ve yeniden yaratmak değil, sadece düzeltmek ve iyileştirmek istiyordu.
"Sakın tepenize bir sırça köşk kurmayınız! Ama günün birinde nasılsa böyle bir sırça köşk kurulursa, onun yıkılmaz, devrilmez bir şey olduğunu sanmayın. En heybetlisini tuzla buz etmek için üç beş kelle fırlatmak yeter."
Reklam
gülerek okuduğum bir hikayeydi
"Hanım! En son cevabını isterim. Ya ben, ya kediler?" "Kediler!" Kediler! Öyle mi? Demek ki otuz üç sene yan yana geçen bir beraberliğin sonucu, evlilik bilmecesinin çözümü bu cevap oluyor. Zavallı koca! Karısının söz sahibi olduğu eve getirip topladığı yirmi-otuz kedinin verdiği sıkıntı ve rahatsızlıktan artık usanmıştı. Evin içinde ev sahibinden bile havalı bir yürüyüşle kuyruklarını kaldırıp bu bahtsız kocaya küçümsercesine bakışlar atarak dolaşan bu kibirli hayvanlar kanepelerini istila etmiş,
Birkaç renkli çiçekle onların ve kendi göğsünde iyiliğin çiğinden mahrum kaldığı için çoktan soğumuş olan çocuk sevinçlerini kurtarmak istiyordu.
Romanlarıyla bütün yoksul, terk edilmiş, unutulmuş çocuklara yardım etmek istiyordu ...
Dickens içinde yaşadığı çağın altında ezilmişti...
258 syf.
9/10 puan verdi
Fazlasıyla aç olan bir kurt sürüsü Henry ve Bill adında iki kişiyi kuşatmıştı. Henry ve Bill'in kızaklarını çekmesi için 6 büyük köpeği bulunuyordu. Kurt sürüsünün içinde bulunan dişi kurt, bu köpekleri cilvelerle kendisine çekerek yemeye başladı. Henry onları zincirle ağaca bağlasa da dişi kurta ulaşmanın bir yolunu buluyorlardı. Sonunda
Beyaz Diş
Beyaz DişJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202076,3bin okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.