Harika!
Başka deyişle bu felsefenin kozmogonileri, daha önceki mitlerin bir ye­niden ele alınması ve devam ettirilmesinden başka bir şey değildir. Bu dönemde kendini gösteren doğa filozofunun kendisi de daha önceki dönemde varolan kahin-şair-peygamber tipinin devamından başka bir şey değildir.Bu bağlamda olmak üzere Cornford Yunan entelektüel tarihi­nin başlangıçlarında ortaya çıkan ve kişiliklerinde aynı zamanda esin­lenmiş peygamber, şair, müzisyen, kahin, sihirbaz çizgilerini birleşti­ren, benzerine çağımızda Kuzey Asya topluluklarında rastlanan bir tür insanın, daha sonra şair, kahin ve bilge olarak üç ayrı insan tipine ay­rıştığını, filozofun işte bu üçüncü tipi temsil ettiğini söylemektedir. Bu üç tip arasındaki ilişkilerin Yunan entelektüel tarihi boyunca bazen uz­laşma, daha çoğu zaman ise bir çatışma şeklinde cereyan ettiğini dü­şünmektedir. Bu bağlamda olmak üzere şairin geçmiş, kahinin gelecek, filozofun ise zaman-dışı olanı konu alması bakımından aralarında bir işbölümünden bahsedilmesi mümkün olmakla birlikte, onların zaman zaman birbirlerinin alanlarına girmiş ve problemleriyle ilgilenmiş ol­dukları da ortaya çıkmaktadır. Bu arada filozof zaman-dışı, ezeli-ebe­di, ölümsüz gerçeği aramak, onunla tanrısal esinlenmeye, vahye daya­nan bir yolla ilişki kurmak ve düşüncelerini de şiir, aforizma, mitos olarak dile getirmek özelliklerini kazanmıştır
"İmge sistemi kurmuş şair deyince ne anladığımı belirtmek için, isterseniz örnek vereyim; Dranas böyle bir şairdir, Nâzım böyle bir şairdir, Dağlarca böyle bir şairdir, Necatigil böyle bir şairdir, vs. İmge sistemlerini tutarsınız tutmazsınız, ayrı bahis, bu özgün imge sistemi kurdukları gerçeğini gölgelemez. Hepsi kurdukları sistemi yeterince geliştirebilmiş midir? Elbette, hayır! Çünkü, Türk sanatçılarının başına bela olan üç faktör, aralarından bazılarını, olumsuz yönde etkileyebilmiştir: a. Alkolizm, b. Kültürsüzlük, c. Siyasal baskı! Aynı üç faktörün, hele öteki şairlerdeki 'tahribatını' anlata anlata bitiremeyiz."
Reklam
Üç Gencin Kalbi
ÜÇ GENCİN KALBİ Bir gemici tanırım Kalbini bir limanda bırakmış Ya kaybolursa? Ağlar çocukluğundaki gibi Kalbini almaya gidecek hâlâ Bir oğlan tanırım Derin yeşil gözlü Gönlü güney denizlerinin dibi Kalbi ise yerinde Birine vermeye gidecek Bir gemi arar durur Bulutlardan. Bir şair tanırım Onunki içler acısı Kalbini asla vermemiş Çalmışlar Kalbi eski bir efsanede saklı. 1954, Şubat
Bin yıl da okusan, Keats’in tek dizesi değerinde bir şey bulamazsın o dergilerde. *İngiliz romantik şair John Keats (1795-1821). Tıp ve eczacılık eğitiminin ardından, hatta eczane açma yetki belgesini almışken, “şiirsiz yaşayamayacağımı anladım” diyerek bu işleri bırakıp tamamen şiire yönelir. Kısa hayatı boyunca sürekli borçlarla boğuşur. Annesini ve babasını küçük yaşta kaybeder. Kendisi de vereme yakalanır ve doktorların sıcak bir iklimde yaşaması tavsiyesine uyarak gittiği Roma’da ölür. Keats, Lord Byron ve Percy Shelley ile birlikte ikinci nesil romantik şairlerin en önemlilerindendir. Edmund Spenser, John Milton ve Shakespeare’den etkilenmiştir. 25.5 yaşındaki erken ölümüne kadar ancak altı yıl boyunca şiir yazar. Yayımladığı üç kitabın o hayattayken toplam iki yüzden fazla satmadığı söylenir. Nitekim Keats de dünya üzerinde hiçbir iz bırakamadığını düşündüğünden, vasiyeti üzerine mezartaşında isminin yerine şu ibare yer alır: “Burada, adı suya yazılmış biri yatmaktadır.” Değeri öldükten sonra anlaşılan Keats, en sevilen İngiliz şairlerinden biri haline gelmiştir. Günümüzde en çok tanınan, şiirleri ve mektupları en çok okunan ve üzerinde en çok çalışılan İngiliz şairlerinden biridir. “Ode”leri, özellikle de “Ağustosa Övgü” olarak çevrilebilecek “Ode to August”, İngiliz şiirinin zirvelerinden biri olarak kabul edilir. Son derece duygulu ve yoğun bir şairdir. (Notlar Sayfa 506)
Sayfa 332 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Geçen yıl tıp fakültesi dördüncü sınıf öğrencilerime ders anlatıyordum, bahis depresyondu. Sınıfta Avrupa ülkelerinden gelen öğrencilerimiz de oluyor, nitekim onlardan bir tanesi İtalyan'dı ve kendisine İtalyan şair Leopardi'yi sordum. Duymamıştı ama internet üzerinden bulacağı bir şiirini bize kendi dilinde okuması ricamı da kırmadı. Öğrencilerimle birlikte lisanın müziğini hissetmek istemiştim. Sonra, sınıfa döndüm ve "Her biriniz, tek tek sevdiği bir şairden bir dize okusun lütfen," dedim. Kimi seviyor ve kimi aklınızda tutuyorsanız ondan bir dize. Şaşkınlık uyandırıcı bir durum ama yaklaşık elli kişilik sınıfta çıt yoktu. Bu kadar öğrencinin içinden bir dize okuyabilen çıkmadı. Bu gençler uzun saatler boyunca masa başında dirsek çürütüp yüksek puanlar alarak bu fakülteye geliyorlar. Üç yıl sonra doktor olarak mezun olacaklar ve bir dizeyi akıllarında tutamadıkları gibi, görünen o ki kendi alanları dışında pek az okuyorlar. Bana sorsanız tıp fakültelerinin ilk sene tedrisatı içine, edebiyat, şiir, felsefe, antropoloji ve sinema dersleri koyarım. İnsan ıstırabını tanımayan kişi, hekim değil musluk tamircisi olur..
Ne aşık ama Ne harika şair :)))
Dünya ikimiz için yaratıldı Üç milyar insan iş olsun diye geldi yeryüzüne
Reklam
505 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.