zarifliğe bakar mısınız :)
O devirde Kasımpaşa’nın yeraltı elitleri cami yanındaki Babalar Kıraathânesi’nde toplanırlardı. Silmesi de edep erkân bilir, etiket sahibi, kibar ve görgülü şahıslardı. Öyle ki, kıdemlilere hürmetle ‘â-bi-cim' denirken, onlar da astlarına gayet zarif bir şekilde ‘ulan' diye hitap ederlerdi.
İletişim YayınlarıKitabı okuyor
İnsanlar nasıl bu kadar ahmak olabiliyor anlamıyorum. Ortalık eski Yunandan beter. Tanrılarla dolu bir çağda yaşıyoruz. Akaid kitaplarında şöyle bir cümle vardı: Kişinin maksúdu ne ise, mabudu odur."Kendi öz kültürüne yabancılaşmış arkadaşlar için günümüz Türkçesini de verelim: Kişinin amaci ne ise, tanrısı odur. Yani? Yani insan, bazen
Sayfa 92 - İz YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Kişinin maksudu ne ise, mabudu odur."
* Kendi öz kültürüne yabancılaşmış arkadaşlar için günümüz Türkçesini de verelim: Kişinin amacı ne ise, tanrısı odur. Yani? Yani insan, bazen amacını tanrılaştırmaktadır. Evet, düşünelim. Kimi zaman mesela 'statü' tanrılaştırılabiliyor. İnsan o makama, o mevkie erişmek için çıldırıyor adeta. Hayatın tek amacı o koltuğa ulaşmak oluyor.
Sayfa 100Kitabı okudu
bu konu hakkındaki görüşüm; asdsdasd hatta lashfalfhadshshs
Kimi zaman akşam gezmelerine giderdik ailecek. Erkekler bir odada, bayanlar bir odada oturuyor tabi. Haremlik selamlık. Dindar aileleriz ya hesapta. Birazdan çocuklar tek tek girmeye başlıyor bizim odaya. Ulan ciddi bir laf edeceğiz, iki satır memleket meselesi konuşacağız, adamların kucaklarında çocuklar zırlayıp duruyor. Karılar da öbür odada çaylarını yudumluyorlar. Gezmeye gittiğimizde karım bizim bulunduğumuz odaya çocuğumu gönderecek de, ben de buna sessiz kalacağım öyle mi. Tabii ki bir süre alabilirim çocuğumu; amcalarla, kardeşlerle tanışabilir. Fakat sonra, annesinin yanına gidecektir. Hepsi bu. Ama bizim arkadaşlar o kadar erkek değil. Meclisleri de erkek meclisi olamıyor haliyle. Erkek gibi mevzular konuşamıyorlar. Araba modellerinden, maçlardan falan bahsediyorlar. Çocuklar tepelerinde zıplıyor, babalar seslerini çıkaramıyorlar. Ezilerek gülümsüyorlar ve bu işin adına da 'evlat sevgisi' diyorlar. Evlat sevgisini biz de bal gibi biliriz arkadaşlar; bunun adı, karıya laf geçirememektir. Boşuna saklamayın. Kendinizi aklamayın. Karga gibi gaklamayın. Ördek gibi vaklamayın.
Sayfa 269Kitabı okudu
"Ülküm yükselmek, ileri gitmektir," kısmına geldiğimde ağzımdan tek şey çıktı. "Ülküm!" Evet, motorun boğulma sesi geldi. Fırsattan istifade edip, parça parça yetişenler oldu bana. Bende ise hayat durdu. Ülküm neydi ulan benim? Müdüre baktım benle göz temasından sakındı. Kutbettin Hoca'ma döndüm, kaş göz yaptım bir ufak
"Ama Yaprak kanka, çok koordine çalışırdık o zamanlar. Sana yavşayanı çekerdik erkekler tuvaletine... Sinan tutar, Ali döver, ben yeni öğrendiğim küfürleri onlar üzerine deneyimlerdim, Oğuz ise çocukların psikolojisini bozardı." "Aynen ya... Bu piç bir keresinde dövdüğümüz çocuğun kafasına, burnunu sildiği peçeteyi sürmüştü. Çocuk üç gün okula gelmedi. Sonra başka bir çocuğu döverken çocuğun külotuna tuvalet camında vızıldayan sineği yakalayıp atmıştı. Ulan bir devrin psikopatlarını hep bu yarattı, sorumlusu da sensin Yaprak." "Şu an kendimi en son babalar duyardaki kel adam gibi hissediyorum. Neden haberim yok ulan bunlardan benim? Ben de yıllardır 'Ruhu Volkan Demirel olan kız' olarak takılıp, sırığın bana ilgi duyan ilk erkek olmasını ilk başlarda 'gey mi acaba' diye yorumlamıştım." "Kızım ben sana Volkan Demirel'den farkın yok diyorsam, kardeşim gibi olduğundan. Oğuz, Sinan, Ali neyse, sen de osun. Ondan .. Konuşturmayın ulan beni, beceremem ben böyle şeyleri. Hem ortada bir gey olsa, bizim gruptan sana değil, bana sulanırdı. Bilirsin, erkekler bana bayılıyor..." "Salak..." dedim Gökhan'ın eline vurup....
Sayfa 232Kitabı okudu
Reklam
12 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.