Ülviyyə

"Bir başka ülkeye, bir başka denize giderim," dedin, "bundan daha iyi bir başka şehir bulunur elbet. Her çabam kaderin olumsuz bir yargısıyla karşı karşıya; - bir ceset gibi - gömülü kalbim. Aklım daha ne kadar kalacak bu çorak ülkede? Yüzümü nereye çevirsem, nereye baksam, kara yıkıntılarını görüyorum ömrümün, boşuna bunca
Reklam
Ali Lidar
Gidelim buradan... Göğsünü sıkan, içini daraltan o laneti geride bırakıp gidelim. Burada yağmur bile güzel yağmıyor artık. Yağmuru güzel yağan bir yerlere gidelim.Gidelim buradan... Burası bizim değil. Nasıl başederiz bu kadar saçmalıkla? Her şeye sıfırdan başlanabilecek bir yerlere gidelim.Gidelim buradan... İlaçlarını yanına alma. Kitaplarımı almayayım ben de. Biraz da onlar çıldırtmıyor mu bizi? Havası ilaç, denizi kitap bir yerlere gidelim.Gidelim buradan... Bıktım tepemizde sallanan manasız sorulardan. Soru sorma artık bana. Soru sormayayım sana. Bak uyuyamıyorum yine. Senin de uykuların defolu, bölük pörçük. Huzur içinde uyuyabileceğimiz bir yerlere gidelim.Gidelim buradan. Ya sen bana gel ya da ben geleyim sana. Sonra gidelim. Hadi...
“Ashabıma sövmeyin; sizden birisi Uhud Dağı kadar altın bağışlasa, Ashabımdan birinin bir avuçluk bağışının yerini tutmaz” (Buhari, Fedâilü Ashâbi'n-Nebî: 5;)

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İnsan sonradan anlar, göze hitap edenle gönüle hitap edenin çok farklı olduğunu. | Sadi Şirazi
dünya düşman olsa da iman bizden yanadır
ateşlere girsen de, dayan artık yiğidim hakikate dönüyor rüyan artık, yiğidim zalimler için karar verildi; infaz kaldı ufka bir bak ilerle, inkılâba az kaldı. |
Nurullah Genç
Nurullah Genç
Reklam
senin hakkın naz değil, niyazdır.
Sonra, imanın bir nuru olan muhabbeti sana vermekle, gayr-ı mütenâhi bir sofra-i nimet ve saadet ve lezzet sana ihsan etmiştir. Yani, cismâniyetin itibarıyla küçük, zayıf, âciz, zelil, mukayyet, mahdut bir cüzsün. Onun ihsanıyla, cüz'î bir cüzden, küllî bir küll-ü nuranî hükmüne geçtin. Zira, hayatı sana vermekle, cüz'iyetten bir nevi külliyete; ve insaniyeti vermekle hakikî külliyete; ve İslâmiyeti vermekle ulvî ve nuranî bir külliyete; ve marifet ve muhabbeti vermekle muhit bir nura seni çıkarmış. İşte, ey nefis, sen bu ücreti almışsın. Ubûdiyet gibi lezzetli, nimetli, rahatlı, hafif bir hizmetle mükellefsin. Halbuki buna da tembellik ediyorsun. Eğer yarım yamalak yapsan da, güya eski ücretleri kâfi gelmiyormuş gibi, çok büyük şeyleri mütehakkimâne istiyorsun. Ve hem "Niçin duam kabul olmadı?" diye nazlanıyorsun. Evet, senin hakkın naz değil, niyazdır. Cenâb-ı Hak, Cenneti ve saadet-i ebediyeyi, mahz-ı fazl ve keremiyle ihsan eder. Sen daima rahmet ve keremine iltica et, Ona güven ve şu fermanı dinle: “Onlara söyle ki: Allah'ın lütfuyla ve rahmetiyle—ancak bununla ferahlansınlar. Bu, onların dünyada toplayıp durduklarından daha hayırlıdır.” Yunus Sûresi, 10:58.
Sözler
Sözler
kavuşmak, dünya kelimesi değildir.’ •youtu.be/9lsJYIfs3Zo
Bizim bir derdimiz olsun ama dünya olmasın içinde..
Aytən Hacıyeva

Aytən Hacıyeva

@Lostseyyah
·
09 Haziran 2023 21:53
Bir gün qarşılaşacağıq, inanıram..
Okuduğu kitabın arasında kuruttuğu sarı bir dağ çiçeği vardı. Yaprakları, ince gövdesinin üzerinde arasına konulduğu kitabın düz şeklini almış, dışarıdan bakıldığında gazete sayfasından özenle kesilmiş bir resim gibi duruyordu. Eline çiçeği aldı ve: “Dost arıyorum! Etten ve kemikten olan ama senin gibi toprak kokan bir dost. Onunla konuşmak
Ne yaparsak imanın tadını elde edebiliriz. Allah ve Resulü’nü her şeyden ama her şeyden daha fazla seversek Kimi seversek sevelim, sevdiklerimizi sadece ve sadece Allah için seversek İman ettikten sonra tekrar küfre dönmeyi, ateşe/cehenneme atılır gibi kerih görürsek Bu üç tespitin dayanağı tek bir hadistir. Enes b. Malik’in rivayet ettiği bu hadiste, Efendimiz (sas) şöyle buyurmuştur: “Üç şey kimde bulunursa o, imanın tadını almış demektir: Allah ve Resulü’nü her şeyden ama her şeyden daha fazla sevmek; sevdiğini sadece ve sadece Allah için sevmek; iman ettikten sonra tekrar küfre dönmeyi, ateşe/cehenneme atılıyor gibi kerih görmek.” (Buhârî, Îmân 9, 14, İkrah 1, Edeb 42; Müslim, Îmân 67.Ayrıca bk. Tirmizî, Îmân 10) Kadın olarak kocasının meşru olan taleplerini yerine getirme hususunda hassas olursak Bu konuda uzunca bir hadis bize nakleden Muaz b. Cebel, rivayetin sonunda Efendimiz’in (sas) şöyle buyurduğunu söyler: “Bir kadın kocasının meşru isteklerini yerine getirmedikçe asla imanın tadına erişemez.” (Hâkim, el-Müstedrek, c. 4, s. 190)
Muhammed Emin Yıldırım
Muhammed Emin Yıldırım
Eğme kirpiklerini gözlerin geçiyor. Bir ikindi serinliği kaldı elimizde O bitmez bildiğimiz günler bitiyor Şu sıralı kirpik izi yüzünde tel tel Şu incecik gölgeler akşamın ucudur Eğ ki kirpiklerini ayrılık başlıyor. |
Şükrü Erbaş
Şükrü Erbaş
Reklam
Çünki sevgi sadece sözle olmaz
"De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız, bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın." Âl-i İmran sûresi (3), 31 Allah sevgisi, bir mü'min için en üstün duyguların başında gelir. İnsanoğlu, sevmekten daha çok sevilmeyi arzu eder. Bu sebeple Allah'ın sevgisini kazanmak, ulaşılabilecek en üstün seviyedir. Çünkü bu seviyeye ulaşandan Allah hoşnut ve râzı olmuş demektir. Allah'ın kendisinden râzı olduğu kimse ise dünya ve âhirette saadete nail olur, en kıymetli nimetlere kavuşur. Cenneti ve cemâlullahı müşahedeyi hak eder. Bunlar hayatın gayesidir ve âhiretin en büyük saadetleridir. Bütün bu nimetlere nail olmak için Allah'ın Resûlü'ne uymamız gerektiğine bu âyet delâlet ediyor. Allah'ın kulunu sevmesi, kulun peygambere tâbi olma, uyma, onun yolunu ve izini takip etme şartına bağlanmış bulunmaktadır. Çünkü sevgi sadece sözle değil seven kimsenin sevdiğinin emrine, arzu ve isteklerine uymasıyla olur
250 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.