Akkadca, MÖ II ve I. binyıllarda, Arapçanın ve İbranicenin uzak akrabaları olan Babil ve Assur dillerinin türeyeceği temel diyalekti teşkil eder. Ön Hanedanlar döneminin tamamı boyunca özellikle Orta ve Kuzey Babil'de Sami soyundan halkların var olduğu kanıtlanmıştır.
Özellikle Babil'in güneyinde konuşulan Sümer dili MÖ III. binyıldan itibaren kaybolmaya başlayacak, ama Ortaçağ da Latincenin rolüne benzer şekilde Mezopotamya tarihinin tamamı boyunca kült ve kültür dili olarak varlığını sürdürecektir.
Rakibi Licinius'u 324'te yenen (y. 250-y. 324) Constantinus (y. 285-337), imparatorluğun tek hükümdarı haline geldiği zaman, kendi adını yüceltecek bir şehir kurmaya karar verir.
Justinianus'un asıl amacı, Barbarların eline geçmiş olan Batı İmparatorluğu’nu geri almak, ilahiyat alanındaki tartışmalar sonucunda dağılmış olan kiliseye Ortodoks dini altında huzuru geri getirmek ve Roma hukukunun derlenmesini gerçekleştirmekti.
Vizigot kralı Alaric (y. 370-410) 410 yılında Roma'yı kuşatıp ele geçirdiği ve yağmaladığı zaman -bu son derece önemli olay, imparatorluğun nihai çöküşünün başlangıcını teşkil eder- Roma hukukunu oluşturacak materyaller henüz resmi bir şekilde toplanmamıştır.
Hristiyanlığın yayılmasından önceki dönemde Slav dinleri hakkında çok az bilgi vardır, çünkü yazının (Kiril alfabesiyle) kullanımı da ancak Slav halklarının kademeli olarak Hristiyanlığı kabul etmesinden sonra yaygınlaşır.
Karmaşık ve gelişmiş Roma hukuku ile Germen örf ve âdet hukuku arasındaki entegrasyon, Roma-Barbar krallıklarının oluşumu hakkında başlı başına bir bölüm teşkil eder.