Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kilise Babaları seks konusunda derin bir nefret sergiler -öyle ki bazıları kendilerini hadım ettirirler- ve kadınlara daima günah kaynağı gözüyle bakardı. Bu mistik kadın düşmanlığı ortaçağ manastırında kesinlikle mevcuttur. Bunun için Odon de Cluny’nin (X. yüzyılda) aşağıdaki beyanatını hatırlamak yeterli olacaktır: “Vücudun güzelliği tamamıyla ciltten kaynaklanır. Aslında insanlar, Beotya vaşakları gibi içsel bir görüşe sahip olup cildin altında nelerin olduğunu görseler, bir kadının görüntüsü bile onlara mide bulandırıcı gelecektir: Bu kadınsı zarafet balgam, kan, sarı öd ve siyah ödden başka bir şey değildir. Burun deliklerinde, boğazında, karnında nelerin gizlendiğini düşünün: Her yer pislik dolu. Nasıl oluyor da, kusmuğa veya dışkıya parmağımızın ucuyla bile dokunmaktan tiksinen bizler, kollarımızın arasında dışkı dolu bir çuval tutmayı arzulayabiliyoruz!”
Günümüzdeki tarikatçılar da hadım etseler keşke kendileriniKitabı okudu
Ortaçağla ilgili olarak gözlemlenen asıl olgu, insanların yakınlardaki merkezlere değil de, onları çok daha uzaklara götürecek yolculuklara çıkmak için daha çok fırsata sahip olduğudur.
Reklam
Vay be
Bunların yanı sıra o ana kadar toynakları ancak istisnai durumlarda deriyle sarılan atlar artık nallara sahip olur (nallar 900 yılına doğru Asya’dan getirilir). Binicinin dengesini sağlayan ve hayvanın yan taraflarına dizlerle baskı yapmasını engelleyen üzengiler de Asya kaynaklı olup yaygın olarak kullanılmaya başlar. Atın kullanımının kolaylaşması, içinde yaşanan dünyanın sınırlarını genişletir. Bu yeni koşum ve nallama sisteminin yol açtığı müthiş teknik ilerleme, XX. yüzyılda yolculuk sürelerinin yarıya inmesini sağlayan, pervaneli uçaklardan jetlere geçişle karşılaştırabilir düzeydedir.
Asya'nın Avrupa'ya katkıları/ Nal ve üzengiKitabı okudu
Açlıktan dolayı fakir, zengin, herkes bitkin düşmüş ve yenecek hayvan kalmayınca her tür leş ve “sadece söz edilmesi bile tiksinti yaratan her türlü şey” yenmeye başlamış, hatta bazıları insan eti yemek zorunda kalmıştı. Seyyahlar saldırıya uğrar, öldürülür, parçalara ayrılır ve pişirilirdi ve kıtlıktan kaçmak umuduyla yola çıkanlar, onları misafir edenler tarafından geceleri boğazlanır ve yenirdi. Öldürüp yiyebilmek için çocukları bir meyve veya bir yumurtayla kandıranlar bile vardı. Birçok yerde toprak altından çıkarılmış cesetler yeniyordu: Pişmiş insan etini Tournus pazarında satmaya kalkan bir adam yakalanıp yakılmış, ardından da o gece o etin gömüldüğü yeri arayıp bulmaya çalışan adam da yakılarak öldürülmüştü.
Rodulfus Glaber, Historiarum Libri [Tarih Kitapları]- İlk 1000 yıldan sonraki 30 seneKitabı okudu
Gülün Adı üstüne Umberto Eco'nun Açıklaması (Tarihsel roman)
Çağdaş Avrupa’nın bütün sorunları, onları bugün hissettiğimiz biçimleriyle Ortaçağ’da oluşur. Ortaçağ, bizim geçmişimizi anımsamak için hep dönmemiz gereken çocukluğumuzdur.
Sayfa 729 - Can Sanat YayınlarıKitabı okudu
Ortaçağ devinimsiz ve dogmacı görüntüsü altında, paradoksal bir biçimde bir "kültür devrimi” dönemi olmuştur. Bütün bu süreci belirleyen öğeler arasında elbette salgın hastalıklar, katliamlar, hoşgörüsüzlük ve ölüm de yer almaktadır. Ancak kimse Yeni Ortaçağ’ın sunduğu görüntünün bütünüyle neşeli olduğunu öne süremez. Çinlilerin beddua edecekleri kişiye dedikleri gibi: "Umarım ilginç bir çağda yaşarsın.”
Sayfa 42 - Can Yayınları
Reklam
Ortaçağ, Yunan polis’i hakkında net bilgilere sahip olmaksızın komünal toplumu yaratmış, tek bacaklı ya da ağızları karınlarının üzerinde insanlar bulacağına inanarak Çin’e, Ptolemaios gökbiliminden, Eratosthenes coğrafyasından yararlanarak belki de Kristof Kolomb’dan önce Amerika’ya varmıştır...
Sayfa 41 - Can Yayınları
Ortaçağ, bizim geçmişimizi anımsamak için hep dönmemiz gereken çocukluğumuzdur.
Sayfa 729Kitabı okudu
"Ortaçağ kimsenin kendi köyünün dışına çıkmaya cesaret edemediği bir dönem değildi.."
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.