İstanbul'un fethine dair belgelerin çoğu fetihten yıllar, hatta asırlar sonra yazılmıştır. Ancak bunlardan "Chronicon Minus" adlı belge, Yorgo Frantzis adlı Bizanslı bir diplomat tarafından bizzat İstanbul'da fetih harekâtı sürerken kaleme alındı. Bu eşsiz belge, fetihten tam 556 yıl sonra 2009'da Levent Kayapınar
"Kadın bir problemdir, ince bir mesele, bir dava. Kadın ile erkek birbirleriyle sevgi ve fedakarlık gösterileri içinde devamlı bir savaş, gizli bir mücadele halindedirler. Bu savaşın strateji ve taktik özellikleri, ruh kanunları yönünden, en büyük savaşlardan daha girift, dolambaçlı ve
çetin. Şahsiyetini bir manto gibi kadınına giydiremeyen erkekler daima mağlup. Bu bakımdan erkekte kadına hakimiyet, fizik ve fizyolojik kudretinin çok üstünde bir şey,
bir kafa ve ruh unsurudur. Kadını, kafanızla ve ruhunuzla kafasından yakalayacaksınız. Fizik ve fizyolojik kuvvetiniz de bu kudrete refakat edecek."
Radyo konserlerinden başka bir etkinliği olmayan bu grup dağıldıktan sonra Mesut Aytunca yeni bir grup için kolları sıva dı. 1965 yılıydı. Bu yıl yerli rokçular için bir dönüm noktası ol muştu. Çünkü Hürriyet gazetesi o yıl yerli müzik gruplarının katılacağı "Altın Mikrofon Yarışması"nı ilk kez düzenlemişti
Türkçe sözlü rock müziğinin temelini atan bu büyük organizas yon o kadar çok ilgi görmüştü ki, ülke çapında yüzlerce grubun kurulmasına vesile oldu. Mesut Aytunca, ritim gitarda Erol Bilem, bas gitarda Berç Kürkçü, bateride Koray Yılmaz (St. Be noit' da öğrenci) ve vokalde Muzaffer Güler' den oluşan grubuy la Altın Mikrofon Yarışması' na katıldı. "Kaşık Havası" ile üçün cü oldu. Final İzmir Efes Oteli'nde yapılmış, halk jürisi birinci liği Yıldırım Gürses'e, ikinciliği Mavi Işıklara vermişti. Yarış madan sonra Siluetler İzmir ' de kaldı ve Efes Oteli'nde çalışma ya başladı. Bu, grubun ilk profesyonel işi oldu. Monkees'den
Ahmet Rıfkı, nam-ı diğer "Hain" Rıfkı; Atatürk' ün
karikatürünü yapmış ilk ve son çizer. Eğer ele geçseydi, Ali Kemal gibi sokak ortasında paralanacaktı. ••
"Memleketin derdini görmüş, ona teşhis koymuş,
ilacını dahi bulmuş biriyken müstahak olduğum
muameleyi içime sindiremiyorum. Tepe üstü çakılmış bir adam gibi sersem ve hastayım. .. "
Hayat sana ihanet etti
aşkla ilgili hiçbir şey sorma artık okuma
unut kendini seni beni onları
-biz- neyiz ki
iki kapı arasında
Ümit Bayazoğlu/ YAK ONLARI
Sayfa 26 - Kafkaokur Fikir, Sanat ve Edebiyat dergisiKitabı okudu
Hüseyin Rahmi, her kış Heybeliada' daki köşküne kapanır, kitapların arasında, düşünceleri ve yazılarıyla vakit geçirir, durmadan çalışırdı. Ancak yaza doğru, martılar kızışmaya, havalar düzelmeye başlayınca dışarı çıkmaya baş-
lardı. Her sabah erkenden kalkar, İsveç usulü jimnastik yaptıktan sonra banyoya girerdi. El ve ayak temizliğine marazi derece düşkündü. Kimsenin elini sıkmaz, el öptürmez, daima eldivenle gezerdi. Peugeot marka bisikletiyle
gezmeyi çok severdi. Öğleden önce bahçeyle meşgul olur, Hulusi Bey'le -sonradan ikisinin de gömüleceği mezarlığın önünden de geçen- "küçük tur"u yaptıktan sonra, geç saatlere kadar çalışmak üzere odasına kapanırdı.
Onlar gibi olmadan onların arasında
ne kadar farklı olduğunun farkından
görünmez oldun
arkana saklanmaktan
"Kimse nerede olduğumuzu bilmediği zaman
özgür olacaktık hani" deme
unut artık o şarkıları
-Ümit Bayazoğlu, Yak Onları