Böyle çok yönlü kitapları okumaya bayılıyorum. İnsana ve yaşama her açıdan yaklaşan, okuyucuyu duygusal bir girdaba sokan muhteşem bir roman. Sınırlar, savaş, kölelik, şöhret, tutku, roller, kültür çatışması, hafızanın gücü ve yanıltıcılığı, umut ve keder...Nefes kesici bir okuma deneyimi.
İntihar etmiş ama “başarılı” olamamış bir adamın; hem onu intihara sürükleyen geçmişini, hem de intiharından sonra yeniden mutlu olmaya çabalamasını okuyoruz.
Kolay okunan bir kitaptı. Tavsiye ederim. Üzerine düşüneceğiniz, kendi hayatınızı gözden geçirmek isteyeceğiniz epey cümle vardı.
Karamsar başlasa da bir umut tohumu bıraktı kalbimde..
1982'de Nobel Edebiyat Ödülü alan yazar Gabriel Garcia Marquez, çocukluğunu geçirdiği kasabada yıllar önce yaşanmış bir cinayet olayını kendi eşsiz anlatımıyla aktarmıştır.
Bildiğimiz cinayet romanlarından biraz daha farklı bir kitap aslında.
"Santiago Nasar, onu öldürecekler gün.... " diye başlar kitap.
Bir cinayetin olacağı en başından belli...
Katilin kimler olduğu da en başından belli...
Tüm kasaba halkı da Santiago Nasar'ı öldürüleceğini biliyor.
Bir cinayetin olacağı en başından belli olmasına rağmen kimse bunu durdurmuyor.
Peki cinayetin işleneceği saat, yer her şey belliyken neden kimse engel olmadı
Namus cinayeti adı altında kimsenin sesini çıkarmadığını, Santiago Nasar'ın adım adım ölüme gidişine şahit olmak okuyucu son derece etkiliyor.
Eser, toplumun namusa karşı bakış açısının çarpıcı bir özeti olduğu gibi halkın tepkisizliğini de gözler önüne sermiş.
Kitabın sonunu başında anlatmasına rağmen okurken beni nelerin beklediğini merak ederek ve kitaba giren her karakterin acaba birşey yapacak mı diye umut ederek okudum.
Sonuna kadar sürükleyici olan ve okuru etkisi altında bırakan bu kitabı herkesin okumasını tavsiye ediyorum.
#şekerportakalı her okuyucuyu duygulandıran ve içindeki cümlelerde kendimizden bir şeyler bulabileceğimiz ve etkileneceğimiz bir kitap
Yazar Vasconcelos'un kendi çocukluğundan esintiler taşıyan 'Şeker Portakalı' kitabında, yaşamın beklenmedik acıları karşısında büyük sarsıntılar yaşayan ve bunları kendince atlatmaya çalışan küçük Zeze'nin başından geçenleri anlatır. Acı dolu bir hayata katlanmak durumunda kalan 5 yaşındaki Zéze'nin umut dolu öyküsü...
Ayrıca yazar, Zeze'nin büyüdükçe yaşadığı serüvenleri "#GüneşiUyandıralım ve #Delifişek" adlı romanlarında da anlatmıştır.
Kitap kısaca, Zeze'nin yaptığı yaramazlıklar yüzünden sürekli dayak yemesi ve genellikle de bu konuda haksızlığa uğraması, başından geçen her olayı ağacı olan şeker portakalı fidanına anlatması. Ama küçük bir çocuğun şiddete uğraması beni çok üzdü açıkcası.
Kitapta geçen duygularını derinlemesine hissettim ve kitabı bırakamadım elimden, bir günde okuyup bitirebildim. Aşırı trajik ve sürükleyici bir eser.
Kısacası okuyan herkesi etkileyebilecek ve ders çıkarılacak bir kitap. Hala okumayan herkese tavsiye ediyorum.
Arka planda radyoda çalan “Gün ışığında yola koyuldum. Elimde kandil gözümde mendil. Vefa arıyorum dost arıyorum. Şefkat arıyorum aşk arıyorum..” şeklinde sözlere sahip Ferdi Özbeğen şarkısı eşliğinde yazıyorum bu incelemeyi sizlere..
Şiir; insanın duygu ve düşüncelerini en iyi anlatabileceği avaz avaz susup, sessiz film şeklinde konuşabileceği, içini dizelere döküp yüreğinin buğusuna hohh deyip “umut” yazabileceği protest bir ifade aracıdır..
Şiir duygudur.. Şiir yaşanmışlıkları anlatır.. Yaşanılamayanlara hayıflanırsın şiirle.. Kah sitem edersin hayata şiir vasıtasıyla, kah sevincini paylaşırsın tüm dünyayla..
Şiir okuyun, elinizden geliyorsa şiir yazın, en önemlisi de anlamaya çalışın şiirlerin neden yazıldığını..
Okuyunuz efendim..!
SPOI VAR!!!
Kitabı ve Şebnem'i çok sevdim. Okurken hiç bitmesin istedim. Şebnem'in olayları anlatış şekli sanki karşı karşıya oturmuşuz da o bana anlatıyormuş gibiydi.
Şebnem dışardan çok katı duran, şımarık ve umursamaz bir karakter gibi görünse de aslında her şeyi bir inat uğruna yapıyor. Ailesinin ona yaptıklarının bedelini ödetmek
