Dostoyevski İnsancıklar romanında ne kadar da heyecanlı, umut dolu, sevdiğiyle mektuplaşıyor, sevdigine kitaplar verip aliyor ama aradan 20 sene geçiyor Suç ve Ceza kitabında; karamsar, mutsuz ve en sonunda katil oluyor. Yaşadığımız değişimin bizi etkilediği kadarıyla varız aslında..
Sessizce hayatını sürdüren kadınlar var
Kendinden başka kimseye zararı dokunmayan
İçindeki acıları, Yüzlerindeki tebessümle örterler
Bazıları uykuyu çok sever,
Onlar için geçici olsa bile bir kurtuluş sayarlar,
Yorgunluklarıni kalbinde taşıyan,
Gündüzleri tebessümlerle gizler,
Geceleri ise yalnızlığa sarılan her şeyi bildiği halde yine de ayakta
Bu kitabı yazmaya başladığımda birçok insanın eleştirisine maruz kaldım. Aynı konu üzerinde farklı farklı hikayeler yazmak okuyucuya itici geleceğini insanların bunu anlamayacağını ve benim cinsiyetçi bir tavır takındığımı söyleyeceklerini söylediler. Oysa bu dedikleri şeyleri onlar düşünüyor onlar yapıyor ve onlar söylüyordu. Alacağım eleştiri
Önyargıyı muhteşem şekilde anlatan bir yazı.
"SEKSSİZLİK"
¶¶Günaha bulaşmadan kadın ya da erkek olunmuyor bu âlemde hekimbaşı. Bulaşmaya da değmiyor. Aslında yapmamız gereken hormonlarımızı görmezden gelmekti. Yapamadık; evdeki “vitrin”de Lacan vardı da biz mi okumadık? Cennetten zaten kovulmuştuk, cehennemde yer yoktu.
Bir kitap bir antidepresan olabilir mi? Okuyup hep birlikte görelim!
21. yüzyıl!
İnsan psikolojilerinin alt üst olduğu, antidepresanların aspirinlerden fazla sattığı, intihar olaylarının arttığı, adeta "Dünyaya gelecek en yanlış zamanı bulmuşuz." denen bir dönemde yaşıyoruz.
Geçtiğimiz günlerde İlber Ortaylı'nın bir kitabını okumuştum. Her insanın kendi dönemi için dünyanın en zor dönemi
Öldüğümde çok sevdiğim şu kitabın sayfalarını artık çeviremez olacağım, bu yüzden de ölmeden önce hepsini okumuş olmaya dair nafile bir umut besliyorum.