Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

eda.

eda.
@unconscionables
İstanbul'da tifüs, memlekette zelzele, dışarıda harp, ben sana aşığım.
lise.
istanbul.
4 okur puanı
Ocak 2024 tarihinde katıldı
Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana, dünyada başka türlü bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin. Bunu sonuna kadar götüremediysen, kabahat senin değil. Bana hâkikaten yaşamak imkânı verdiğin birkaç ay için sana teşekkür ederim. Böyle birkaç ay, birkaç ömür kıymetinde değil midir?
Reklam
Şimdi hayal oldun, bense bir gölgeyim. Seni benden ben aldım, sözün bittiği yerdeyim.
Heyecan her yaşta güzel bir şeydir, ama her durumda sonu güzel bitmez. Tutkuyla atılan yanlış adımlar, insanı felakete sürükler. Bazen anlık heyecanlar, ömür boyu yük olur insana, pişmanlık olur, utanç olur, vicdan azabı olur, çekmesi çok zordur. İnsanın koparıp atamayacağı bağları vardır; arkasını dönüp gidemeyeceği durumlar, inkar edemeyeceği borçları vardır. Hayat sadece anlık güzelliklerden ibaret değil, cehennemi de bu dünya da yaşar insan.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Göz kapaklarını öpmekle, seni bağrıma basmanın arasındaki zaman diliminde gözümü kırparsam dağılacağım.
eda. tekrar paylaştı.
Benim aşktan da hayattan da umudumu kesmeye başladığım bir sırada çıktı karşıma. Kısa bir öykü oldu ama çok güzeldi. Hani radyoda çok sevdiğin bir şarkıya denk gelir sevinirsin de, tam sesini açtığında şarkı biter ya, öyle bir şeydi işte.
Reklam
Beni bir gün unutacaksan, bir gün bırakıp gideceksen, boşuna yorma derdi; boş yere mağaramdan çıkarma beni. Alışkanlıklarımı özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna. Tedirgin etme beni. Bu sefer geride bir şey bırakmadım. Tasımı tarağımı topladım geldim. Neyim var neyim yoksa ortaya döktüm. Beni bırakırsan sudan çıkmış balığa dönerim. Bir kere çavuş olduktan sonra bir daha amelelik yapamayan zavallı köylüye dönerim. Beni uyandır.
Kafamda dolu bir dizi şeytan, konuşur hepsi seninle aynı aksan.
Bu sokaklar bir parçanı taşıyor artık. İçinde tarifi olmayan bir hisle dışarı atıyorsun kendini. Vardığın yer hep aynı. Aynı sokak, aynı sokak lambası. Aynı acı. kapıların yüzüne çarpılmasına alışıksın aslında ama bu kez çok canın yandı. Dedin kendine "Geç git kızım, burası sana cehennem olacak. Burası ev denen bir mezar oldu sana. Git kızım.
ben az konuşan, çok yorulan biriyim. şarabı helvayla içmeyi severim, hiç namaz kılmadım şimdiye kadar. annemi ve allah'ı da çok severim, annem de allah'ı çok sever. biz bütün aile zaten biraz allah'ı da, kedileri de çok severiz. hayat trajik bir homoseksüeldir, bence bütün homoseksüeller adonisttir biraz. çünkü bütün sarhoşluklar biraz freüd'ün alkolsüz sayıklamalarıdır. siz inanmayın, bir gün değişir elbet güneşe ve penise tapan rüzgarın yönü. çünkü ben okumuştum muydu neydi bir yerlerde, tanrılar'a kadın satıldığını. ah canım aristophones. barışı ve eşek arılarını hiç unutmuyorum, ölümü de bir giz gibi içimde. ölümü tanrı'ya saklıyorum ve bir gün hiç anlamayacaksınız. güneşe ve erkekliğe büyüyen vücudum düşüverecek ellerinizden ve bir gün elbette zeki müren'i seveceksiniz. (zeki müren'i seviniz.)
deli gibi uykum var, nermin. bir mengene ile şakaklarımı yeniden sipariş ettim kendime. urlarımı cellâdıma bahşiş bıraktım, zaten nereye uzansam ölüm. içime bir gardiyan kaçmış gibi ben koğuşlarımdan sana daraltılmışım. ipin koptuğu yerden boşanan bir çığlığınsın. iki el sıksan havaya, iki kuş düşer, verir kalbini ama beni bir bahane bulup da…
Reklam
sabahın beşi, güneş doğdu doğacak. kan çanağı gözlerinle bakıyorsun etrafa, beşten sonra uyuyup göreceğin kabusları düşünüyorsun. yatmadan önce soğuk bir duşla, kurtulmak istiyorsun çürüklerinden. dinç olmak istedikçe ruhunun yere yıkılışını izliyorsun. eline bir sigara kutusu ulaşıyor, yakmaya tenezzül bile etmezken dudaklarının arasında buluyorsun. sonra dalıyorsun dün yaşanılanların yarınına ne katacağını hesaplamaya. dank ediyor bir anda, ufak bir inleme çınlıyor kulağında. yarını arzuluyorsun. dünün bugününle aynı olduğunu bildiğin halde. sonra saate bakıyorsun altı. altıdan sonra uyuyup göreceğin kabusları düşünüyorsun. yatmadan önce yatağını düzeltiyorsun. yorganın altına güçsüz bedenini seriyorsun. şifonyerde duran yarım kalmış kitap gözüne çarpıyor. uzanıp alıyorsun, kaldığın sayfa belli ama hatırlamıyorsun. düşüncelere dalıyorsun, okudukça daha çok düşünmeye başlıyorsun. sonra sıkılıp tekrar aynı yerine koyuyorsun. saate bakıyorsun yedi. yediden sonra uyuyamıyorsun. gözlerini acıdan ovuşturarak kalkıyorsun yataktan. dün’ü devam ettirip saat beş olana kadar kabuslarla yaşıyorsun.
üzmene boyun eğerim çünkü sevmeyi bilmiyorsun. ama nefretine asla boyun eğmem çünkü nefretini hakedecek biri değilim.
üç ileri. beş geri. kafamın içinde bir film seyretisi. ismim dokuz. sekizi zikredemez oldum. sesime tahammülüm yok. geceden başlayıp keza yine geceyle bitiyorum. gördüklerim gözlerimi oyuyor. gözün gözüme bile değmedi. sol tarafımdaki ağrıları, içimde çıkardığın yangına iliştiriyorum. taşa taş değen her ten canımı yakıyor. çok sık nefes nefese kalıyorum. baş ağrılarım artıyor. göğsümün ortasında genelleme bir kanat sızısı hissediyorum. bahsi geçen kelebek bu olmamalı. gözümün önünü karartıyor. gece kırpmadığım kirpiklerime inat olur olmadık yerlerde uykuya dalıyorum. birisi geliyor. niye öyle bakıyorsun diyor. nasıl diye sorduğumda yorgun ve mutsuz diye cevaplıyor. sarsılıyorum. gülerken aniden duruyorsun, hiçbir şey yokmuş gibi yoluna bakıyorsun. gülüp geçiyoruz ama içimde harlanan ateşi durduramıyorum.
eda.

eda.

, 1000Kitap'a katıldı.