Yine de önceleri yerimden kımıldayamadım. Birbirimizi aramızdaki bir adımlık mesafeden süzüyorduk; alev alev yanan, ateşten bir aralıktı bu.
“Gel” dedi.
Öncelikle şunu söyleyeyim,kitap fena değil ama kesinlikle İlyada’daki karakterleri iyi yansıtmadığını belirtmem lazım. Patroklos çok güçsüz ve korkak gösterilmiş. Akhilleus da çok çocuksu. Thetis zaten bambaşka birisi. Açıkçası ben kitabı okurken Patroklos’un karakter gelişimi almasını bekledim ama boşuna umutlanmışım. Kitabın başında gördüğümüz çocuk ile kitabın sonundaki 26 yaşındaki adam tamamen aynı,hiçbir değişiklik yok. Miller bu konuda çok büyük bir şansı kaçırmış fikrimce. Kitabı diğer karakterlere göre arka planda kalan Patroklos’un gözünden yazayım demiş ama aynı zamanda Patroklos’u iyi yansıtamamış. Retelling olduğu için bunları biraz görmezden geldim. En azından kitabın kurgusu iyi ve akıcılığı güzel. Bence okunabilecek bir kitap ama abartıldığını düşünüyorum.
“The gods do not know love because they cannot imagine an end to anything they enjoy. Their passions do not burn brightly as a mortal’s passions do, because they can have whatever they desire for the rest of eternity.”
Ayağı tez Akhilleus kaygı içinde dedi ki: “Madem koruyamadım ölümden arkadaşımı,
ne olur şu anda ölüp gideyim bari, yurdundan çok uzakta can verdi o, görmedi beni yanında bir koruyucu gibi.”