Her davete icabet etmeyeceksin, herkesle muhatap olmayacaksın, vasat arzuların peşinden ya da geçici heveslerin peşinden gidip vizyonunu düşürmeyeceksin, kalite düzeyini kendin belirleyip şahısları bilhassa buna göre seçeceksin; belki yalnız kalacaksın lakin kendin olacaksın.
“İnsan kendini bile bir imge ile anımsar. Yani sabah kendimizle nasıl karşılaştığımızı anımsayın. Böyle yavaş yavaş o sisli, uykulu havanın içinden kendimizi, kim olduğumuzu bile, kendimize ait bir imge ile anımsıyoruz. Oysa tabii unutma ve hatırlama üstüne de konuşurken söylemiştim, söze nasıl başladığımızı da bir zaman sonra unuturuz, bilemeyiz. O yüzden, ben gençliğimden beri bir söyleşiye giderken hemen hemen hiçbir hazırlık yapmam. Çünkü işe yaramaz. Bunu gayet iyi öğrendim.”
(alıntı)
İnsanların üstüne çıkıyorsun ama ne kadar yükseğe çıkarsan hasedinin üzerinde o denli küçük göründüğünü görmüyorsun. Unutma en çok uçandan nefret edilir.
Karşına çıkacak en kötü düşman daima sen kendin olacaksın. Kendini mağara ve ormanda pusuya düşürmek için sen kendin bekleyeceksin.
sessizce ağladın, uzaktan bir yerden geçen olur da bir ihtimal seni duyar diye. Sen hep sessizce ağladın, sessizce bağırdın, sessizce yakındın. Çünkü verdiğin tüm o savaşlara rağmen o kadar güzel bir kalbin var ki seni ağlarken kimse duymasın istedin... Ama emin ol, ne kadar sessizce ağlarsan ağla bir gün biri senin sesini duyacak. Gözyaşlarını silmek için kendini hapsettiğin karanlığa elini uzatacak, o el senin yüzünü bulacak, gözyaşlarını silecek. Çünkü senin öyle güzel bir ruhun var ki şunu unutma, güzel ruhlar asla yalnız kalmaz... Güzel ruhlar her daim birbirini bulur.