Şunu çok iyi biliyorum ki şu saatte gün içinde yediğim yemek gibi senin ismini de kolayca aklımdan silebilirim; aslında yemeği unutmak çok daha kolay çünkü o sadece vücudunu besliyor. Senin adın ise bambaşka; hem ruhumu hem bedenimi besliyor ve bunu öylesine hoş bir şekilde yapıyor ki seni düşündüğüm her an ne yorgunluk ne ölüm korkusu uğruyor bedenime. Gözlerim de payına düşeni alabilseydi, ne hallerde olurdum, düşünsene...
Esaretin Bedeli filminde; ‘Unutma Red, umut iyi bir şeydir, belki de en iyisi. Ve iyi şeyler asla ölmez. Korkun, seni mahkum eder, umudun ise özgürleştirir’ diyordu. Oysa ben, umutla beraber özgürlüğün kölesi olmuştum.
Bed en bizim engelimizdir; uzuvları, İdea'nın görünür sınırları dır. Hastalık bedende mayalanır ve bizi yıkmak için bedende yatak oluşturur. Soyutlamalarla ve diğer yel değirmenleriyle mücadele ediyorsak eğer, bu azgın doğrudanlığı unutmak içindir. Mukadderatın pusuda beklediğine inanıyoruz, kendimizi Yazgı'ya tabi hissediyoruz, yazgı
Neden çocukken belki Felsefe Taşı’nı belki de Sırlar Odası’nı okuduğumla bırakmışım, neden gençken bir daha, neden yetişkin olunca bir daha okumamışım? Beğenim, her kitapla katlanarak artıyor. Bayıla bayıla okudum. Çocukluk aşkım (hadi tamam itiraf edeyim, aşklarımdan biri) Cho ile Harry’nin arasında geçenler tatlı tatlı tebessüm etmeme (oooğlum