Biefraa'da, Kongo'da, Vietnam'da ölen insanlara ağıt yakmak "İlericilik", "Bilimsellik!" Ama Türkiye dışında yaşayan Türkleri bilmek, sevmek ve onlarla bir kültür ve gönül birliği içinde bulunmayı istemek ise "Macera" ve "Faşizm!"
Bizi Anadolu'da birbirimize düşman hâle getiren, kardeşi kardeşe boğazlatan yüzde yüz yabancı kültür ve ideolojilerdir. Bizi Türkiye dışında yaşayan Türklerden uzak tutan ise, bilgisizliğimizdir. Halbuki milli kültürümüzün en büyük düşmanı cehalettir.
“Festival bitikten sonra Üsküp Türklerinden küçük bir grupla bir köşeye çekilip sohbet ettik.
-Nazım Hikmet’i seviyor musunuz Yavuz Bülent Bey?
-Sevmiyorum!
-Niçin sevmiyorsunuz?
-Vatanımı, milletimi, devletimi sevdiğim için.
-Ne demek yani?
-Ne demek istediğimi isterseniz bir soruyla açıklayayım. Siz Tito’yu seviyor musunuz?
-Seviyoruz.
-Neden seviyorsunuz?
-Tito bizim için cesur ve iyi bir başkan. Yugoslavya’daki Türkleri ezmiyor. Türk olduğumuz için üzerimizde devletin bir zulmü yok! Okuma, çalışma, seçme, seçilme hürriyetimiz var.
-Başka?
-Tito cesur bir lider. Bizi Sovyet emperyalizminden kurtardı. Tito-Stalin gerginliği, 1945’lerde son haddini bulmuştu. Rusya’nın iç işlerindeki çekişmelerinden faydalanan Mareşal Tito, bir gece yarısı Yugoslovya’daki bütün Rus asker ve subaylarını, bütün Rus teknisyenlerini trene bindirip, Rusya’ya postaladı. Bu bakımdan biz, bir Bulgaristan, bir Macaristan, bir Çekoslavakya durumunda değiliz. Gördüğünüz gibi, Yugoslavya’da bir Sovyet Rusya emperyalizmi yoktur artık.
-Yani siz, Mareşal Tito’yu, sizi Sovyet emperyalizminden kurtardığı için seviyorsunuz, öyle mi?
-Evet öyle.
-Tito’nun bu davranışını, sizler kadar bende takdirle alkışlıyorum. Yalnız şimdi ortada büyük bir çelişki var. Tito’yu seviyorsak Nazım Hikmet’i sevemeyiz. Nâzım’ı seviyorsak Tito’yu alkışlayamayız.
-Neden ama? Neden?
-Siz Tito’yu, sizi Sovyet emperyalizminden kurtardığı için seviyorsunuz! Ben Türkiye’yi Sovyet emperyalizminin kucağına çekmek için her şeyini veren Nâzım Hikmet’i niçin seveyim?”
“Tam kalkmak üzere iken, masamıza, Yugoslavya Türklerinden, şair ve gazeteci Hasan Mercan geldi. Fiziki yapısıyla, şivesiyle, davranışlarıyla, sanki tam bir Anadolu çocuğu. Oturur oturmaz, sözü Türkiye’den açtı:
-Türkiye, kültür ve şiir yönünden ne kadar zengin bir ülke. Türk şiirini buradan, imkanlarım ölçüsünde takip ediyorum. Acaba orada da
Günyadın günün pasajı: Akif Emre - Çizgisiz Defter
(Büyüyen Ay, s.130-131)
Üsküp’e her gelişimde sanki ilk defa görüyormuş gibi benzer duygulara kapılırım. Yahya Kemal’in bu muhteşem Osmanlı şehrini Bursa’nın Şardağı’ndaki kardeşi saydığı şiirini hiç okumamış olsanız da benzer duygulara kapılırsınız. Bunca zaman sonra yaşanan acılara,
youtu.be/QwlrUQcRzrs
On üç yaşımdan beri hiç ağlamadım...
Üsküp çarşısı camiisinin önünde
Annem "Erkekler ağlamaz" dediğinden beri
"Erkeklerin ağlamaya hakkı yok" dediğinden beri...
Ama Allah'ım yalvarıyorum sana ne olur
Bugün havayı karart, Saraybosna'ya yağmur yağsın
Bütün hüznümü gözyaşlarımı saklayabileyim ne olur
Yağmur'un bana Başçarşı'ya kadar eşlik etsin
Allah'ım semanın örtüsüyle ört ki beni
Kimse görmesin, yüzümdeki hicranı
Eğer bir soran olursa gözyaşlarımı
Sarayevo kubbelerinden düşen yağmurdur diyeyim
Benim hüznüm bana kalsın
Dostlarım, düşmanlarım gözyaşlarımı görmesin
Biliyorum anne, erkeklerin ağlamadığını
Yağmur Allah'ın rahmeti
ve o rahmet bugün benimle...