Freud:)
Üstad puroya çok düşkünmüş ve bir gün birisi ona bu tutkusunun nasıl yorumlanması gerektiğini sormuş. O da yanıt olarak: Bazen bir puro, sadece bir purodur, demiş.
6/10 puan verdi
Sonuna kadar eğlenceli ve keyifli giden, fakat can alıcı bitişe yaklaştığınızda sanki Shakespeare'in: - Aman, bu da böyle bitiversin işte, dediği bir kitap bence. Tabi ki ne olursa olsun üstad Shakespeare kalemi, müthiş bir kurgu, büyük bir aşk, ilahi adalet ve ağlarını ören bir kader anlayışı. Kitabın sonunda biraz hayal kırıklığına uğrasam da güzel bir eserdi.
Veronalı İki Soylu Delikanlı
Veronalı İki Soylu DelikanlıWilliam Shakespeare · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2013939 okunma
Reklam
İyi demiş üstad....
Cemal Süreya ne güzel demiş; “Bir gün beni aramanı istiyorum. Öyle telefonla değil; şefkatimi ara, gülüşümü ara, sevgimi ara…”
"Üstad, kızım öldü davam değil"
İsmail, evlat hasretiyle yanıp tutuşan ve dokuz seneye yakındır çocuğu olmayan bir dava adamıydı. En sonunda Allah ona bir kız çocuğu nasip etti. İsmail, kızına yılların da hasretiyle Ruhiye adını verdi. Kız çocuğu, bir müddet sonra amansız bir hastalığa yakalandı. İhvan ilk kurulduğunda bu altı kişilik ekip, Hasan el-Benna'nın öncülüğünde her hafta bir evde ders yapıyor, ümmetin sorunlarını konuşuyor ve kararlar alıyorlardı. Bir akşam İsmail'in evinde toplandılar, ders yaptılar, kararlar aldılar. Dersin sonunda İsmail dava arkadaşlarına tatlı ikramında bulundu. Hasan el-Bennâ ve arkadaşları evden ayrılırken İsmail, Hasan el-Benna'nın elinden tutup, "Üstad, arkadaşlara yarın cenazeye gelmeleri için haber verir misin kızım öldü" dedi. Hasan el-Benna, “İsmail, kızın ne zaman öldü?" deyince İsmail, "Üstad biz içeride toplantı yaparken" dedi. Hasan el-Benna, "İsmail bize niye haber vermedin, biz içeride tatlı yedik" deyince İsmail, "Üstad, kızım öldü davam değil" diyerek, doksan yıldır Mısır'da zalim firavun sistemlerini kökünden sallayan bir hareketin hangi evlerde, hangi fedakârlıklarla kurulduğunu ortaya koyuyordu. İşte bizim davamız, İsmail'in, şehit Hasan el-Benna ve dava arkadaşlarının uğruna en sevdiklerini verdiği o mukaddes davadır
152 syf.
·
Not rated
1948’den 1960 yılına kadar geçen sürede tiyatro eseri kaleme almayan Üstad Necip Fazıl, 1960 ihtilaliyle girdiği hapiste, üç piyes yazmıştır: Ahşap Konak, Kumandan ve Reis Bey. Piyesin ana karakteri Reis Bey, bir ağır ceza reisidir. Ömrü otel odalarında geçmiş, yapyalnız ve tuhaf bir adam. Taş kalpli bir kanun tatbikçisi… Onun nazarında merhamet, idamlık bir suçtur ve «cemiyette bir ferdi korumak için bin kişiye idam gömleği giydirmekten kaçınmamalıdır.» Günün birinde, annesini öldürdüğü iddiasıyla huzuruna çıkarılan bir gencin idamına karar verir. Artık olaylar çok farklı gelişecek ve Reis Bey'in buz gibi iç dünyası müthiş bir sarsıntıyla yerle bir olacaktır. Her insanın içinde kendi adalet anlayışına bağlı savcı, yargıç ve hakim bulunur. Gerektiği yerde sorgular, hüküm verir. İşte büyük Üstadımızın bize kazandırdığı bu eser tam anlamıyla adaleti eleştiriyor. Reis Bey, merhameti ile vicdanının azabına uğramış verdiği yanlış kararıyla bir insanın idamına sebep olmuştur. Hakimlik mesleğinden istifa etmesine rağmen vicdanı peşini bırakmayan aydını anlatır. Büyük Üstadımız 1960 ihtilali ile girdiği hapiste üç perdelik bu oyunu yazmıştır. İlmek ilmek merhamet işlenen bu eseri okumakta fayda var.
Reis Bey
Reis BeyNecip Fazıl Kısakürek · Büyük Doğu Yayınları · 20088.1k okunma
Hâlâ kovamadık Üstad
Veriniz baş başa; zîra sonu hüsrân-ı mübîn: Ne hükümet kalıyor ortada billâhi, ne din! "Medeniyyet!" size çoktan beridir diş biliyor; Evvela parçalamak, sonra da yutmak diliyor. Arnavutlar size ibret olacakken, hâlâ, Ne bu şûrîde siyâset, ne bu fâsid da'vâ? Görmüyor gittiği yanlış yolu, zannım, çoğunuz... Size rehberlik eden haydudu artık kovunuz! Bunu benden duyunuz, ben ki, evet, Arnavudum... Başka bir şey diyemem... İşte perişan yurdum!..
Reklam
Huseyn Hicazi "Ümmete kendini feda eden cemaat" adlı kitabında şöyle diyor: "Eğer ki, İhvan-ı Müslimin cemaatini dağıtan en-Nakraşi hükümetinin bu yaptığı olmasaydı ve Üstad el-Benna'yı şehid eden İbrahim Abdulhalidi'nin bu fiili olmasaydı, bu sessiz Müslüman Gençler topluluğu Filistin'in tamamını gasbedicilerin elinden kurtarabilirdi."
"Dün mektebe gitmiş bugün üstâd olayım der"
Sayfa 229
Üstat’dan bir diğer üstad a övgü.
Yeri gelmişken, Dostoyevski kendisinde öğrenecek bir şeyler bulduğum biricik psikologdur: yaşamımın en güzel şanslarından biridir.
Eğitim
Cemiyeti her tarafından kavrayacak, ilimde, sanatta,iktisatta üstad, ahlakta önderliğin adamları zümresi yetişerek cemaatin kalbine hakikat aşkının mukaddes tohumlarını serptikten sonra milli mektebin kapıları açılacaktır.
Sayfa 15 - DergâhKitabı okuyor
Reklam
Necip Fazıl'a izafeten anlatılan bir anekdot var. Üstad bir gün, aç kalmışken, bir pastanede, gazetesine yetiştirmesi gereken yazasını da yazmaya çalışıyor. Önündeki kâğıda yazının başlığını yazmış: "Açlık"! Tam o sırada bir arkadaşı çıkageliyor ve üstadı yemeğe davet ediyor. Üstad davete icabet ediyor. Yemekten sonra yazısını yazmak üzere kâğıdını önüne koyduğunda, yazmakta zorlanıyor ve: "Bütün açlık ilhamımı mahvettin!" diye arkadaşına serzenişte bulunuyor.
Sayfa 79 - İz Yayıncılık 2002 BaskısıKitabı okuyor
Allah'a (c.c) dost olmanın yolu Üstad-ı Mutlak Resûlullah’a (s.a.v) itaat etmekten ve onun sünnetiyle amel etmekten geçer.
Kurban olduğum Allah’a bile günde beş vakit ulaşılabiliyorken, kendini ulaşılmaz sananlara selam olsun. Necip Fazıl Kısakürek
Üstad Fuzuli der ki:" Beden diyarının en gözde yeri gönül şehridir" demişti yeni talebesine manidarca bakarak. Bu şehrin üç dostu, üç düşmanı vardır. Dostları ferah, muhabbet, ümittir. Düşmanları ise garez, korku ve gamdır.
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.