" Bugünün rüzgârında yıkanan mazi gülü " diyordu üstat. Geçmiş bizim için manalı kılan şey, ona bugünden bakıyor olmamızla alâkalıydı. Onun bugün ve yarın için bize vereceği hızdı aslolan.
Sizin de bildiğiniz gibi üstat, Hippokrates'e göre sağlıklı kalmanın sırrı, id est: cibi, potus, somni, venus, omnia moderata sint.
*Yani: Yemek, içmek, uyumak, sevmek, hepsi ölçülü olsun.
"En kötüsü iç savaştır üstadım..."
Bu üstat bazen "paşam", bazen "başkanım", bazen "vekilim" olurdu.
Onlar da önemli insanlardı. Büyüyünce önemli insan olmak zorunda olan ben, o zamanlar iç savaşın ne olduğunu bilmiyordum. Bildiğim; annemle babamın iç ya da değil, herhangi bir savaşın içinde olduğuydu. Hep birilerinden kaçıyor, saklanıyorlardı. Bir davadan bahsedip dururlardı büyük evin bahçesindeki çınar ağacımın gölgesinde.
"Deniz kurtlarını mükemmel yapan şey kusursuz ve dengeli gemiler değildi. Onları bir üstat ya da efsane yapan şey, yelkenlerinin çalımı bozuk, safrası dengesiz, kötü bir mühendisliğin ve beceriksizce bir işçiliğin eseri olan gemilerdi."
Büyük üstat Yaşar Kemal'in içinde yirmi iki tane hikaye barındıran hikaye kitabıdır Sarı Sıcak.
Birbirinden güzel yirmi iki tane hikaye. Her hikayede Anadolu insanının ayrı bir var oluş çabası karşımıza çıkıyor ve sarı sıcak güneşte kavruluyoruz. Büyük üstat, kitaptaki birçok hikayede çocukların yaşadıkları zorlukları, o şartlarda yaşanılan hastalıkları ve kadın olmanın zorluğunu da çoğu hikayede belirtmiş.
Hikaye okumayı seven kitap severlere mutlaka okumalarını öneriyorum.
Herkese iyi okumalar
“Gerçek bir üstat aydınlanmanın gaye değil, mana olduğunu anlar. Amacının erdem olduğunu anlayıp ona ulaşmak için uzun ve çoğu zaman zahmetli olan eğitimi kabul eder. Bir lider olmayı düşünmez ama üzerine düşen her türlü sorumluluğu sessizce omuzlar. Başarılarına bağlanmaz, hiçbir şeye bütünüyle güvenmez ve kendisine gelen bireylerle birlikte tüm dünyaya yol gösterir.”
"Hiçbirimiz değişmedik, hepimiz ünvanların bize verdiği rolleri oynuyoruz. O yüzden üstat sakın unutma; Kral benim. Senin sözlerin, kaderim taht, kaderim kan, kaderim ölüm."
Georges Braque ile birlikte Kübizm akımının (nesneleri geometrik biçimlerde gösteren bir sanat akımı) öncüsü sayılan Picasso, bir gece evine dönerken kapıda evine girmeye uğraşan bir hırsızla karşılaşır. Yakalamaya fırsat kalmadan hırsız kaçar. Derhâl evine giren Picasso, hırsızın resmini çizerek polis merkezine gönderir. Bir hafta sonra ünlü ressama şu bilgi verilir: "Sayın üstat! Gönderdiğiniz resim üzerine çoğu sakat olmak üzere yirmi kişi, iki at, bir kedi ve birkaç adet konserve kutusu yakalanmıştır."