Basit şeylerle mutlu olamayan insanları hiç anlayamıyorum. Bu devirde herkes çok gergin ve suratlar hep asık. Herkes doğduğu güne bire bin pişman. Biraz olsun gülün değmez bu kadar şeye surat asmak ki bunun sonuda yok, yaşam hep trajedi ve acımasız. Mutlu olmak gerçekten kolay ve üstelik bedava. Nasıl mı mesela yeni doğan bir güneş nasıl da parıldıyor kuvvetlice ve günümüzü, kalbimizi aydınlatıyor, her şey için umut veriyor uzaktan. Hele ki yağmur ne güzel bir hediyedir tanrıdan; altında ıslanmayı, yürümeyi ne kadar çok severim toprak kokusunu içime çekerek. Eğer yağmur hızlanırsa bir ağacın veya bir dükkanın tentesinin altına sığınırım ve bunun için o ağacı dikene veya dükkanı inşa edene teşekkür ederim. O an için en mutlu kişi benim. Her ıslandığım andan keyif alırım, o an üşümek aklıma bile gelmez. Özellikle sokakta bir kedi yavrusuyla denk gelsem kendini sevdirirse sevmeden edemem, sevdirmezse de zaten gözlerimle sevmişimdir o bile yeter. Önümden geçen kuş ne kadar da özgür gelir gözüme o anın fotoğrafını çekerim. Bu bile mutlu olmak için sebeptir insan için. Böylesine yüzlerce örnekleri çoğaltabiliriz. Her şeyiyle kusursuz ve bin bir mucize bulunan doğadaki bu güzellikleri göremeyen ve üstelik bedava olmasına rağmen farkedemeyen bir insan nasıl mutlu olur ve mutlu edilebilinir ki ? Doğayı,insanları, hayvanları seven insanları sevin. Onlar çok kolay mutlu olurlar ve mutlu etmesini de gayet iyi bilirler.
Bir yanılgının, binlerce yenilgiden daha keskin olduğunu gördüğünde eve dönmek isteyeceksin ama ev; kapı duvar olacak. Ve sen, bildiğin denizlerde yeniden boğulacaksın. Aşina yüzler el olacak, ve yalnızlığı şah damarında hissedeceksin. Sonra geçecek. Her şey geçer, bilirsin. Ve sonra yolun tam ortasında ayaklarının dermanı kesilecek, dizlerinin
Reklam
"Sonra fark ettim ki Su akıyor, rüzgar esiyor, yağmur yağıyor Her şey yine ve aynı şekilde oluyor.. Öyle bir yere geldim ki Sıcak ve soğuk, aşk ve nefret, savaş ve barış Üşümek ve sonra ısınmak gibi.. Gitsem ayrılık olur, kalsam çöl.. Gidersem ben de hasret olur ve belki beni sevenler de özler ama Anladım ki özlemden hiç kimse ölmüyor, ama
Bir nehir ki ömrüm
Sonra fark ettim ki Su akıyor, rüzgar esiyor, yağmur yağıyor Her şey yine ve aynı şekilde oluyor Öyle bir yere geldim ki Sıcak ve soğuk, aşk ve nefret, savaş ve barış Üşümek ve sonra ısınmak gibi Gitsem ayrılık olur, kalsam çöl Gidersem bende hasret olur ve belki beni sevenler de özler ama Anladım ki özlemden hiç kimse ölmüyor, ama ben ölüyorum Nefes alıyorum, önemsiyorum ve gitmek istiyorum Anladım ki hasret yeni bir aşka kadar sürüyor Sevdiklerim ve beni sevenler, Bağışlayın su akıyor ve ben gidiyorum youtu.be/X4mUibtsUbw #TuncayAkdoğan
“Ve gün gelir öyle bir zamanı fark edersin ki öyle bir yere gelirsin ki bipolar duygularla başbaşa, gitmek ve kalmak arasında bir aşka koşarken yani su gibi akıp giderken, özleyenlerin ölmediğini aslında başka bir aşkı beklediğini anlarsın.” sonra fark ettim ki su akıyor, rüzgar esiyor, yağmur yağıyor her şey yine ve aynı şekilde oluyor.. öyle bir yere geldim ki sıcak ve soğuk, aşk ve nefret, savaş ve barış üşümek ve sonra ısınmak gibi.. gitsem ayrılık olur, kalsam çöl…gidersem bende hasret olur ve belki beni sevenler de özler ama anladım ki özlemden hiç kimse ölmüyor, ama ben ölüyorum.. nefes alıyorum, önemsiyorum ve gitmek istiyorum.. anladım ki hasret yeni bir aşka kadar sürüyor.. sevdiklerim ve beni sevenler, bağışlayın su akıyor ve ben gidiyorum… Tuncay Akdoğan Hazar
İZMİR ÖDEMİŞ KAYMAKÇI ÇOK PROGRAMLI LİSESİ MÜDÜRÜ AYHAN KÖKMEN İKİ ÖĞRENCİSİ TARAFINDAN TÜFEKLE VURULARAK ÖLDÜRÜLÜYOR... Olayla ilgili görevlendirilen müfettişin görüşleri.. DUYGUSUZ NESİL TEHLİKESİ : Hayatın gerçekliklerinden habersiz, duygusuz ve bencil bir nesil geliyor. Şehitler için gözyaşı döken kendi ana babalarını anlamıyorlar.
Reklam
Bırakıp gittikten sonra çok şey değişti. Aşkın sadece adı olduğu,yaşayana acı olduğunu anladım. Dışarda kaldım. Içime kapandım. Birikmiş üç beş meteligimi de zehir zıkkıma yatırdım. Yüreğim üşürken gitmene hayıflandim.Benle geçirdiğin her güne ağzı açılmamış küfürler savurdum. Sessiz konuşmalara başlamıştım sessiz yerlerde.En çok adın dilimde. Senden sonra biraz daha bu sokaklarda sürttüm.Soguk memlekette yaşamak da zor. Üşüyorsun... Üşümek nedir biliyor musun ? Kapalı mekanlar boğuyor beni.Parasızda içeri girilmiyor zaten. İşi gücü de terk edince,senden de ümidi iyice kesince ,bir pencere kenarında sezilmeyi bekledim.Bir merhamet ehline sığınıp artık ısınmayı istedim. En güzel huylarımı gösterdim. Eve erken gelmeyi,vaktinde uyumayı,kızıma verdiğim adınla mutlu olmayı öğrendim... Şimdi mutluyum biliyormusun. Aşkım diyemesem de Can diyemesem de Gülüşüne şiir yazamasam da Adını unutamasam da...... Mutluyum aşkım çok mutluyum... Nalet olsun mutluyum. Sen bil ki mutluyum... Hem sen niye gittin ki.... // Yusef Masadow //
"Evler’den birindeyim, dışarda kar yağıyor Üstüme kar yağıyor. Kalbimin Atışlarında eriyor kar Üşümüyorum, üşümek elimde değil Hiçbir şey elimde değil Sevmek istiyorum, sevemiyorum Çarpıyor birbirine kalbimin kapıları Gülmek istiyorum, gülemiyorum Öne geçiyor acılarımın çizgileri"
Edip Cansever
Edip Cansever
Ayaklarım beni buraya sürüklemişti. Engel mi olamadım yoksa engel olmak mı istemedim? Bilmiyorum, ancak şimdi burada oturuyorum. Burası hem cennet hem cehennem... Ağaçların meyvasıyla cennet, kırık dallarıyla cehennem; güllerle cennet, güllerin dikeniyle cehennem; görkemli gölüyle cennet, gittikçe kurumasıyla cehennem... Burası hem cennet hem cehennem. Bir zamanlar buradayken kışın dondurucu soğunu hissetmezdim, üşümek ne hoştu o zamanlar. Şimdi baharın serinliği üşütüyor beni, donacak gibi oluyorum.  Bu sessizlik huzurken bir zamanlar, şimdi cehennem azabı. Kuşlar da lâl olmuş; sessizce köşelerine çekilmiş, kaçmışlardır bu cehennemden. Peki ne işim var şimdi bu cehennem de? Ya cennetse hâlâ, cehennem sandığım yer. Bekliyorum. Beklemenin acısını bekleyen bilir. Bekledikçe sarıldığın umudun eridiğini hissetmek, nasıl anlatabilirim ki? İlkbaharın ilk günüydü, buradan geçerken uğramıştım. O zamanlar cennet bahçesiydi; kırık dal yoktu, güllerin dikeni hoş görünür, göl en güzel halini almıştı. O zamanlar kuşlar buraları ezgili cıvıltılarıyla donatırdı. Sessizlik huzurun kalbiydi. O gün gözlerim bir yöne çevrildi ve bir daha o yönden ayrılmadı. Sana.  Dokunduğun her yer cennet bahçesine dönüyordu, burayı da cennete çevirmiştin. Gittin, bir daha gelmedin. Ve bir gün hiç beklenmedik bir zaman da geldin. Zaten bazı şeyler hiç beklenmedik zaman da karşımıza çıkar, öyle değil mi?  Şimdi söyler misin Burası cennet mi yoksa cehennem mi?  https://1000kitap.com/Roso
Sarıkamış .. Beyaz Hüzün
Bir kitaba nasıl devam edeceğim dediğim tek yapıt .. Üşümek ne acımasız Soğuk ne kadar vicdansız . Ve asker ne kadar çaresiz .. .. Bin şükür ya RABBİ .. AZİZ şehitlerimize rahmet eylesin RABBİM ..
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.