"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
-İnsan insana armağandır.
İnsan insanın gönlünde ikamet eder.-
.
Aç yüreğini dost üşüyorum, kara bulutlar güneşim yok sansın.
Ser gölgeni dost düşüyorum, dipsiz uçurumlar boşluğundan utansın.
- Ben geldim annem.
- Hasretine dayanamadım ve sana geldim.
- Seni çok özledim biliyor musun?
- Senden ayrı olmak kor gibi yakıyor yüreğimi. Gözyaşlarım
serinletmiyor beni anne.
- Ne olur rüyalarıma gelsen olmaz mı?
- Bana bir sarılsan, öpüp koklasan, dertlerime derman olsan.
- Akşamları yatarken seni arıyor gözlerim. Seni göreceğim
umuduyla
Bir kitap düşünün...
Henüz okumadığınız,
Kapağını dahi açmadığınız bir kitap...
Ne kadar yabancı geldi değil mi?
Şimdi bu kitabı okumadığınızı düşünün.
Belki de gerçekten okumadınız.
Kapağını dahi açmadınız.
"Seni, bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara,
Akan yıldıza..."
Diyor
Ahmed Arif ve kıymeti bilinmeyen aşkını kalemlere, kağıtlara bağıra bağıra anlatıyor. Hem de ne anlatmak...Bu sözlere taş olsa erirdi diyor insan ama ne yazık ki bazı kalpler taştan daha sert olsa gerek ki Ahmed Arif'in Leyla Erbil'e olan aşkı karşılıksız kalıyor.
Türkiye de yaşayan 64 milyon insana şerefsiz dediğimi söylediler , ben hiçbir halka halklara asla şerefsiz lafını kullanmadım . Avrupa da söylüyorum ben yaz da olsa kış da olsa farketmez geceleri çok üşüyorum . Sorun kalorifer sorunu değil sorun yorgansız oluşum sorunu da değil , beni üşüten tek birşey var ben vatansızlıktan üşüyorum . Umudum ve