Kitabın yazarı olan José Saramago’nun dilini ve akıcılığını sevdiğim için bu kitabı da çok beğendim. Hikaye akıcı,sürükleyici ve heyecanlıydı. Karakterlerle yaşadım sanki her anı ve bir hikayenin içine böylesine dahil olabilmek beni çok etkiledi. Karakterlerin ismi veya kökenlerinin belirtilmemiş olması çok hoşuma gitti böylece onlara bir isim,köken,göz rengi,saç rengi verebildim. Hayal gücüme göre tasarladım hepsini. Gerçi hikayede anlatılmak istenen şey ismin,cismin,kökenin önemli olmamamasıydı. Yani belki de bu yüzden yazar isim ve köken belirtmemişti ama yine de ben onlara kendi kafamda bir şeyler çizmekten kendimi alıkoyamadım. Bu kitap birçok şeyi farketmemi sağladı. Örgütlenmek ve yardımlaşmak hayat kurtarırmış,bunu farkettim. Hayatta kalabilmek için fedakarlık yapmak gerekirmiş bazen . Bir insan tanımadığı diğer insanlar için böylesine çabalayabilirmiş. Şefkatle bakabilirmiş. Ve görmek,aslında ne kadar önemliymiş. Bizim için çok önemsiz gibi gelen bir eylemin yokluğu nelere sebep olabilirmiş meğer. İnsanlar bir salgınla ne kadar çok değişebilirmiş. Kitabı okurken sürekli şu soruyu sordum kendime : Ya bir gün kör olursam,ne yaparım? Nasıl yaşarım? Sahip olduğumuz bir çift gözün değerini anladım ve gördüğümüz halde görmeyen körler olduğumuzu kitabın son cümlesiyle farkettim. Muhteşem bir kitap.