— Çalışmak için müsait gün ve saat bekleme. Bilki, her gün ve her saat çalışmanın en müsait zamanıdır.
— Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki, her yer ve her köşe çalışmanın en müsait yeridir.
— Bir günde ve bir zamanda yapman lâzım gelen bir işi (bir dersi, bir vazifeyi) ertesi güne bırakma. Zira her günün derdi gibi, işi de kendine
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
KAHRAMAN ORDUMUZA
👉1-Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
İstiklal Marşımız "korkma" diye başlar. Biliyorsun ki bu, Resûl-i Ekrem'in Sevr mağarasında Ebû Bekir'e söylediğidir. Bunlar tesadüf değil." (İsmet ÖZEL)
İstiklâl Marşı'nın ilk kelimesi KORKMAdır. Buradaki korku ne can
"Tek suçunuz hür insanlar gibi konuşmak
Kitaplar suç ortağınız"
R. Ilgaz
Bu kitabı 70 yıl önce okusam başıma gelmeyen kalmazdı. Şimdi gönül rahatlığıyla okuyup, incelemesini yapabiliyorum. Bu güzel bir ilerleme. Şu an kitaplığımızda Aziz Nesin, Nazım Hikmet, Rıfat Ilgaz gibi
Bu aralar iyi sardım anlatılara. Ayrı bir keyif verir oldular bana. Elbette bunda Pesso’nın etkisi büyük. Farklı bir şey bu anlatı. Kurgu gibi değil. En azından benim açımdan değil. Bu mesele daha çok kişisel. Hani kurgu çok sevdiğiniz birisiyle gezip. tozup vakti geçirmekse; anlatı oturup sohbet etmek. Benim tercihimse elbette her zaman sohbet
"Yoksulluk utanç getirir. Hele bizim buralarda, sosyal yarışı kaybettiğin an, dışlanırsın. İnsanlar ahlaksızlığı bağışlayabiliyor ama acizliği asla. Çal, soy, yeter ki yoksul kalma.” diyor Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak’ın yönetmeni Ahmet Uluçay. Yönetmenin muhteşem tespitine hepimiz şahitlik ederiz zannediyorum. Paraya dönüştürülemediği
— Çalışmak için müsait gün ve saat bekleme. Bilki, her gün ve her saat çalışmanın en müsait zamanıdır.
— Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki, her yer ve her köşe çalışmanın en müsait yeridir.
— Bir günde ve bir zamanda yapman lâzım gelen bir işi (bir dersi, bir vazifeyi) ertesi güne bırakma. Zira her günün derdi gibi, işi de kendine
Fırtınanın takvimi varmış. Yaşayanlar, bilenler onu tanırmış. Tanırmış da tarihe not düşermiş. Sana da haber edermiş:
Öğren, dermiş.
Uyan, dermiş.
Ders al, dermiş.
Sen yatağında uyurken...
Dalların çiçeğe dururken...
Bahara sevinirken...
Sinsice yaklaşırmış. Kalleşçe yaklaşırmış. Filizlerini kırar, kolunu kanadını koparırmış. Alabora edermiş
Uykuyu bile zaman kaybı olarak görücek kadar çok çalışmak mı yoksa üzerindeki hırkayı çıkarmaya üşenicek kadar hayattan zevk alamamak mı?
Neden bilmiyorum Martin Eden'i okurken zihnimde sürekli onu Oblomov ile karşılaştırdım.
İkisi de hayatın, düşüncelerin, insanların, evrenin ve tüm oluşumların farkında olan farkına varan karakterler ama