Papaz Alvaro'nun da ifade ettiği gibi ''bol sözlü nazik tavırlı Hristiyan gençleri...Arab'ın fasih ve süslü diliyle başları dönmüş bir halde ,müslümanların kitaplarını hevesle müzakere ederler." "Arapça kitapları büyük bir hırsla okuyup incelerler.Kütüphaneleri bu tür kitaplarla dolu.Ama Hristiyan kitapları söz konusu olduğunda,bu tür eserlerin kendi fikirlerince değersiz olduklarını söyleyip küçük görücü bir eda ile karşı çıkarlar."
Mesela eniştemin Akeba adını verdiği gezegen... İkili bir yıldız sisteminin küçük yıldızının yörüngesinde dönüyor. Çağlar süren evrim sonucunda bu gezegende yükselen uygarlık, iki cins arasında çarpıcı bir dengesizlik yaratmıştı. Dişiler, erkeklere göre düşük seviyede kabul ediliyordu. Sadece düşük seviyede değillerdi; ayrıca tümüyle erkeklere tabiydiler. Kadınların muhtaçlığını garantiye almak için, doğan her kız çocuğunun elleri, bazı sinirleri kesilerek işlevsiz kılınıyordu. Yıllar süren felcin sonucunda, kadınların elleri çürümüş et topaklarına dönüşüyordu. Bu gezegendeki kadınlar hiçbir nesneyi tutamıyor, hiçbir zanaatla uğraşamıyor ya da makine kullanamıyor hatta kendi kendilerine yemek bile yiyemiyorlardı. Haliyle tüm kadınlar erkeklere, elleri işlevli yaratıklara mecbur kalıyorlardı. Kadın, hayatı boyunca erkekler tarafından besleniyor; erkeklerin yaptığı evlerde yaşıyor; erkekler tarafından giydiriliyor ve bakılıyordu. Kadın bir erkeğe bağlanıp gün boyu peşinden gitmek zorunda kalıyordu. Milyarlarca yıllık evrim, uzuvların hayatta kalmaya faydasına karar verdiğinden; kız bebekler hâlâ elli doğuyordu ama toplumun kültürel gelenekleri doğayla çelişiyor, doğaya karşı geliyordu. Sinirler erken yaşlarda tören bıçaklarıyla kesiliyordu. Acıyı Istreks adlı bitkiyle önlüyorlardı.
Reklam
266 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
14 günde okudu
Kendinizi düşünmeden sonsuz mutluluk içinde mi yoksa acılarla ve yaşlılıkla sonsuz düşünce özgürlüğü içinde idare sahibi olarak yaşamınızı sonlandırmayı düşünürdünüz? Kitap 1932 yılında yazılıp zamanının çok ötesini hayal eden ve günümüz dünyasının da bu hayallerin bazılarını gerçeğe dönüştürdüğü bir evren yaratıyor. Bu kitabı okumayacak birisine iki soruyu sormak isterdim. Bu zamanda yazılıp böyle varoluşsal sorguları okumak ister misin? Kitapların yasaklandığı bi dünyada düşünmeden yaşamak seni sen yapar mı? Kitap sadece bu soruları değil bitirdiğimizde sorularla bizi bırakıyor ve karakterlerin davranışlarını da iyi kötü olarak değerlendiremiyorsunuz. Bilim ve teknoloji, kültür, her dinin kendi içinde yarattığı Tanrı, ahlak ve ahlaksızlık... Kavramlar tabiki de çoğaltılabilir ama yine de şu soruyu sormadan edemiyor insan. John uygarlık yedi ve kendine gelemedi acaba biz ne zaman kendimize geleceğiz?
Cesur Yeni Dünya
Cesur Yeni DünyaAldous Huxley · İthaki Yayınları · 202161bin okunma
özgürlük sosyolojisi
Tarihte sadece sermaye ve iktidar egemenliği yoktur. Aynı zamanda bu egemenliklerle iç içe ve sürekli çıkar birliği içinde olan bilgi düzenekleri (mitolojik, dinsel, felsefi ve bilimsel) ve egemenlikleri de söz konusu olmuştur. Başta Marksist sosyal bilimler olmak üzere, önde gelen birçok muhalif sosyal bilim yapısının başarısızlığının temelinde, sermaye ve iktidar birikim tarihine dayanan sosyal bilim devrimlerini esas almaları ve alternatif bir uygarlık sistemini geliştirememeleri yatmaktadır.
otomobil mühim_evet
Toplumların yönetimini öyle bir insan türü ele geçirmiş bulunuyor ki, uygarlık ilkelerine karşı herhangi bir ilgisi yok. Şu ya da bu uygarlığın ilkelerine değil,-bugün görülebildiği kadarıyla her türlü uygarlığınkine karşı ilgisiz. Oyalayıcı nesnelere, otomobillere ve benzeri birkaç şeye karşı ilgisi var. Ancak bu da uygarlıkla hiç mi hiç ilgili olmadığını doğruluyor. Çünkü o nesneler uygarlığın yalnızca ürünleri, onlara dört elle sarılışı, onları doğuran ilkelere olan duyarsızlığını daha da çiğ biçimde ortaya koyuyor. Şu olguya dikkati çekmek yeter: Yeni bilimlerin, yani fizik bilimlerin var olalı beri _yani yeniçağdan beri_ uyandırdıkları coşku zaman içinde hiç durmadan artmıştı. Daha somut bakarsak: Kendilerini o katışıksız araştırma dallarına adayan kişilerin orantısal sayısı her kuşakta artıyordu. İlk gerileme olgusu bugün yirmili yıllardan otuzlu yıllara giden kuşakta görüldü. Katışıksız bilim laboratuvarlarına öğrencileri çekmek güçleşmeye başladı. Üstelik bu, endüstrinin en büyük gelişimine ulaştığı, insanların bilimin yarattığı aygıtlara ve ilaçlara her zamankinden daha büyük bir hevesle sarıldığı çağda oluyor.
...meşhur İskenderiyeli baba kızı, Theon (IV-2) ve Hypatia (V-1)'yı inceleyelim; her ikisi de Müze'de hocalık yapmışlardı. Theon Öklid'in Elementler'ini ıslah etti ve Almagest üzerine çok ayrıntılı bir şerh yazdı; Batlamyus'un kurduğu altmışlık kesirleri geliştirdi. Hypatia ise babasının Öklid'in III. kitabı üzerine yapmış olduğu şerhi ve müteakiben Almagest şerhini düzeltti. Hypatia babasınınkinden daha ziyade Mezopotamya yöntemlerine yakın olan altmış tabanlı bölmeye ilişkin yeni bir yöntem geliştirmiş olabilir; ancak bunun ne kadarının kime ait olduğunu kesin olarak bilmek mümkün değildir. Hypatia'nın Apollonios, Batlamyus'un Kanun'u (Kronoloji) ve Diophantos üzerine şerhlerinin hepsi kayıptır; ancak Kireneli Synesios'un (V-1) [96] yazmış olduğu şükran dolu mektupları ve hepsinin ötesinde, 415 yılında işkence yapılarak öldürülüşü onu ölümsüzleştirmiştir. Hypatia, ilk bayan matematikçi ve bilimin ilk şehitlerinden birisi olma gibi iki şerefe ulaşmıştı.
Sayfa 109
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.