Ölü değilsin ve ölüm bile seni kurtaramayacak...
Sayfa 84 - EpubKitabı okudu
Uyumuyorsun ama uyku artık gelmeyecek. Uyanık değilsin ve hiç uyanmayacaksın. Ölü değilsin ve ölüm bile seni kurtaramayacak.
Sayfa 71
Reklam
"Ey geceleri uyuyan gâfil! Ne güzel karşılıyorsun uykuyu böyle Ölüm gelmeden daha sermişsin sen postu kabirlere"
Bazen, uykunun seni saran yavaş bir ölüm, hem tatlı hem de korkunç bir anestezi, canlı dokuların bir bölümünün mutlu ölümü olduğunu düşlüyorsun.
Sayfa 105 - EpubKitabı okudu
İnsanlara güvenmek demek, kendini azıcık öldürtmekle eş değerdir.
Dünyanın tek bildiği şey uyurken bir o yana bir bu yana dönen biri gibi sizi öldürmektir, dünya uyurken üstünüze abandığında, uyuyan birinin pirelerini ezdiği gibi. Böylesine bir ölüm pek ahmakça olurdu, diye düşündüm, herkes gibi, yani. İnsanlara güvenmek demek kendini azıcık öldürtmekle eşdeğerdir.
Atatürk'ün yaptığın en mühim iş, uyuyan bir milleti o derin uykudan uyandırmayı başarmasıdır. Atatürk, bir yeniden doğuş mucizesi yaratmıştır. Sadece bir politik lider, muzaffer bir kumandan ya da iyi bir reformcu veya bilim insanı değil aynı zamanda gerçek bir kahramandır. Bir düşünsene, Adana'da Fransızlar, Antep'te İngilizler, merhaba Antalya'da İtalyanlar, Ege'de Yunanlar... Yedi düvel Anadolu'ya toplanmış, bugün ikamet ettiğimiz bütün toprakları parça parça paylaşıyorlar. Ülke fiilen işgal edilmiş durumda. Ordu dağıtılmış, halkın elindeki şahsi silahlara kadar ülkedeki tüm silahlara el konulmuş. Osmanlı Deyleti tam olarak teslim olmuş. Böyle bir ortamda birisi çıkıp diyor ki: " Ya istiklal Ya ölüm!"
Reklam
Dünyanın tek bildiği şey uyurken bir o yana bir bu yana dönen biri gibi sizi öldürmektir, dünya uyurken üstünüze abandığında, uyuyan birinin pirelerini ezdiği gibi. Böylesine bir ölüm pek ahmakça olurdu, diye düşündüm, herkes gibi, yani.
Sayfa 204Kitabı okudu
Hiçbir şey yapamazsın, kendinden kaçamazsın, kendi bakışından kaçamazsın, hiçbir zaman bunu yapamayacaksın: Hiçbir sarsıntının, hiçbir seslenmenin, hiçbir yanığın seni uyandıramayacağı kadar derin uyumayı başarsan bile, bu göz hep olacak, senin gözün, hiç kapanmayacak, hiç uyumayacak olan gözün. Kendini görüyorsun, kendini gören kendini görüyorsun, sana bakan sana bakıyorsun. Uyansan bile, görüntün aynı, değişmez kalacak. Kendine binlerce, milyarlarca gözkapağı eklemeyi başarsan bile, hâlâ, arkada, seni görmek için bu göz olacak. Uyumuyorsun, ama uyku artık gelmeyecek. Uyanık değilsin ve hiç uyanmayacaksın. Ölü değilsin ve ölüm bile seni kurtaramayacak...
Yusuf Bey savaştan tiksinmiş değildi, savaşın değersizliğini, boşluğunu anlamıştı. Ölümlerin tiksinti vermesi, ölüm oldukları için değil, boş birtakım kalıplar uğruna gülen ağlayan, sancılanan, bağıran, söven, işeyen, yiyen, uyuyan, içen, korkan, tehlikeye omuz vererek ateşe atılan sıcak bedenler içindeki aşk kaynaklarının, kanlar, çamurlar, çelik parçaları, pislik, bok, taş kırıntıları arasında göz açıp kapayıncaya değin aşk kaynağı olabilmekten çıkmasındandı. Sevebilecek, sevilebilecek, sevişebilecek, sevişilebilecek varlıkların bir an içinde, başka insanların eliyle, bile isteye, bile bile, uğraşıla uğraşıla dokunulamayacak, bakılması bile insanın içindeki o onmaz, her zaman kanamağa hazır duran yarayı deşici, o aşılmaz duvarla karşı karşıya koyucu bir nesne, bir artık, bir tiksindirici pelte haline getirilmesiydi. Savaş
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.