Sonunda Şam’daki işlerini bitirip dönüş hazırlıklarına başlamışlardı. Derken yola koyuldular. Yolculuk esnasında çok yoruldular ve dinlenmek için mola verdiler. Allah Rasûlü (s.a.v) de dinlenmek için yaşlı bir ağacın altını tercih etmişti. Meysere çok geçmeden koşarak gelen birini gördü. Şüphesiz ki o, kendilerini uzaktan uzağa seyreden Rahip Mastûra idi. Meysere’nin yanına gelerek: - Şu ağacının altında gölgelenmek üzere oturan da kim? Meysere cevap verdi: - O Muhammedü’l Emin. Muhammed bin Abdullah. Harem ehlinden Kureyş kabilesinden biri. Rahip Mastûra’nın istediği cevap bu değildi. Zaten heyecanlı bir şekilde onun kim olduğunu sorarken de bir şeyler ifade etmek istiyor gibiydi. Siz onu tanımıyorsunuz der gibi bakışları vardı ve başka bir soru yöneltti: - Peki onun gözlerinde bir miktar kırmızılık var mı? Meysere cevap verdi: - Evet, var. Rahip Mastûra’nın kanaati kesinleşmiş gibiydi: “Allah’a yemin ederim ki şimdiye kadar bu ağacın altında Nebi’den başka kimse konaklamamıştır. Şüphesiz ki o, bu ümmetin beklediği peygamberdir. Hem de peygamberlerin sonuncusudur.
Manevi araştırma, her şeyden önce, bir meydan okumadır. Sorunlarından kaçmak için manevi araştırmaya sığınan kimse çok uzağa gidemez. Dost kazanmayı beceremeyen birinin dünyadan elini ayağını çekmesinin hiçbir yararı yoktur. Gereksinimlerini karşılamaktan âciz birinin yoksulluk andı içmesinin hiçbir anlamı olamaz. Ne de korkak birinin alçakgönüllülüğe kalkışmasının. Bir şeye sahip olmak ve bundan vazgeçmek başka şeydir, hiçbir şeye sahip olmamak ve sahip olanları mahkûm etmek başka şey. İktidarsız birinin mutlak bekârlık andı içmesi çok kolaydır, ama verdiği sözün herhangi bir anlamı var mıdır? Öğretmen konuştu: "Tanrı'nın eserini övünüz. Dünya ile çatıştığınız zaman kendinizi yenilgiye uğrattınız!
Reklam
Çok sürmedi geçti, mutlu çocuksu buharımın Soldu emelim, goncalarım; rengi yanağımın Neşeyle raks eden bir bülbüldüm amma Bilmem ki neden terk etti o bülbül avazın Yürek dağlayan bu nağmeyle düştü uzağa Ben böyle gönüller yakıcı bir Bestenigar'ım
Ama siz yükseleceksiniz hep bembeyaz onlar aşağıda siyah kalacak! Sizin başınız bulutlarda dursun onlar balçıkta bacak! Siz tatlı rüyalarınızı görün, onlar terleyip sıçrayacak! Kavunun kabuğuna bıçağı indirin siz, onlar kaçışacak. Genişleyin siz merkezde onlar kenarda daralacak! Onlar seyrek bir fotoğrafta uzağa bakanlar. Onlar bir ömür taşlara su tutanlar. Onlar bir hatırada donmuş duranlar. Onlar bu dünyada yanmış da külde uyuyanlar. Siz nasıl da menekşe gözlüsünüz onlarsa hep aç gözlü! Ah siz ölümsüzsünüz dünya üstünde, onlar ölümlü. Ve siz nasıl da güzel kokuyorsunuz, insanın hası Onlar kenarda kirliler, onlar atık, onlar sası. Ah siz, nasıl da “Siz”siniz buram buram, onlar avam. Bu cahilin, yoksulun, barbarın ışık neyine, onlar ziyan! Siz “It was very amazing” derken “and fun” Onlar özür dileyenlerdi ağacın ruhundan. Balkonunuz çok yüksek sizin baş döndürüyor. Dünya pek alçak bir yer olacak yakında öyle görünüyor.
Hayatın tüy kadar hafif olduğunu düşünüyoruz; ama bu hayatlarımızı boşa harcadığımız anlamına gelmez, hayatı tüy kadar hafif bir şey olarak sevdiğimizi gösterir. Tüyler çok uzağa, hızla uçar.
Hayatın tüy kadar hafif olduğunu düşünüyoruz; ama bu hayatlarımızı boşa harcadığımız anlamına gelmez, hayatı tüy kadar hafif bir şey olarak sevdiğimizi gösterir. Tüyler çok uzağa, hızla uçar.
Reklam
Yaralanmış Bağlarımız İçin İyileştirici Cümleler 32 - 33
✿⁠ Kendini bir kenera bırakmak, ikimizi yalnızca daha görünmez hale getirdi, artık bunu görebiliyorum. ✿⁠ Kendi yaşamının senin üzerinden aktığını hissedene kadar geri dur, ancak o zaman huzur bulabilirim. Lütfen orada kal ama çok uzağa gitme.
Sola Unitas YayınlarıKitabı okuyor
İlişkilerde aktifleşen şemaları yakalamak biraz daha zordur, çünkü ilişkilerimizde şeffaflıktan daha uzağızdır. Aile ilişkilerine göre özel ilişkiler çok daha örtüktür, çok daha manipülatiftir, kendimizden çok daha uzağa düşeriz. Bu uzağa düşme bastırma nedeniyle olur, insan ilişkisini sürdürmek, sevilmek, onaylanmak pahasına kaygısını, korkusunu bastırdığında daha manipülatif olur. Böyle bir durumda karşı taraf bu insanın lafı ne demeye getirdiğini anlamayabilir, naz mı yapıyor gerçekten öyle mi davranıyor karmaşasına düşer
Sayfa 75 - Destek Yayınları
Ortalık, üniversite mezunu işsizlerle dolu. Emekliler meteliğe kurşun atıyor. Yetişkinlerin hayal kuracak bir dakikası bile yok - kısacası "hayatın katı gerçeklerine karşı, sabah dokuz akşam beş, günde tam sekiz saat ev geçindirmek için, çocuklarının okul parası için mücadele ediyorlar. Dünya hiç şimdiki kadar kamplaşmamıştı. Din savaşları, soykırımlar, gezegeni hiçe saymalar, ekonomik krizler, buhranlar, yoksulluk kol geziyor. Herkes dünyadaki sorunların ya da kişisel dertlerinin hiç olmazsa bir kısmından kurtulmak için acil çözümler arıyor. Bense kalkmış, kökleri bugünün tehditlerinden uzağa, çok eskilere uzanan ruhani bir geleneğin peşinden koşuyorum hâlâ,
Hep gururunuzdan geliyor bunlar. Evet, pek çok küçülme, hakaret de var, ama hepsinin altından gurur çıkayor. Henüz çok gencim, sizi de pek fazla sevdim. Size bunu söylememeliydim, biliyorum, sadece gitmem daha yakışıklı bir hareket olurdu; sizi de bu kadar küçültmezdi. Ama nasıl olsa uzağa gidiyorum, bir daha buralara gelecek değilim. Temelli gidiyorum artık... Boyuna acı çekmek istemiyorum. Konuşmayı pek beceremem, zaten söyleyeceğimi söyledim. Elveda Katerina İvanovna, bana kızamazsınız zira sizden yüz kat fazla cezalandırıldım; sizi bir daha görememek bile ceza- lanın en büyüğü. Elinizi sıkmak istemiyorum. Bana o kadar bilinçle acı çektirdiniz ki, şu anda sizi bağışlamak elimden gelmiyor. Sonradan bağışlarım, ama şimdi elinizi sıkamam.
Sayfa 253 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
İnsana karşıdan bakan bir göz lazım, kendine çok yakından bakmak hem kendini çok büyük görmene yol açarak her yalnız gibi kendine tutkun birini ortaya çıkarır, hem meseleyi çok büyük görerek kendini aşırı zemmederek gene uzağa ve tuzağa düşmene sebep olur, bırak karşındaki görsün, karşına teslim ol, maksat yol almak değil mi…
Sayfa 234 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
“Sevgili geçmişim..." diye başladım satırlarıma bir mektup yazar gibi. "Sana gelecekten yazıyorum... Başardın mı, başaramadın mı bilmiyorum. Girdiğin, ortasında titreye titreye yürüdüğün, belki de karşıda denizi gördüğün, çiçek kokularıyla ilerlediğin o uzak yolda mısın hala, denize yaklaştın mı bilmiyorum. Yoksa bir ara sokağa mı
Sayfa 140 - İndigo YayıneviKitabı okuyor
Uzağa, çok uzağa, kendimi unutacağım bir yere gitmek, unutulmak, kaybolmak, yok olmak istiyorum.
Derim ki vakit erken, hava da çok güzel nasıl olsa Çocuklar görürüm, uzağa bakarım saçlarımı tararım hiç değil Belki de biri seslenir, güneşler güneşler tutan uyruğunda
Sayfa 15 - Everest ÇocukKitabı okudu
Zamanımızda maskeli gezen insan öyle çok ki... Maskenin altında ne olduğunu anlamak pek zor... - Hiç de değil. Hatta bazen pek kolay. Uzağa gitmeye gerek yok...
Sayfa 130 - İletişim Yayınları 1
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.