“Nöbet tutan çelebiyi izlemeye başladım. Önce sırt torbasından bir tespih çıkardı. Tespihin imamesini yay kirişine düğümledi. Sağ elini kalbinin üstüne koyup “Hiçbir şeye sahip ve malik değiliz; her şeyin malik ve sahibi Allah’tır” dedi ve sol eliyle tespihi çekmeye başladı. “Ya Malik!” ismini virt edinip okuduğunu duyar gibi oldum. En ufak bir dal hışırdadığında, bir ot sürüklendiğinde, bir kertenkele geçtiğinde veya uzaktan bir kurt uluması geldiğinde sanki gözleriyle değil de kulaklarıyla görüyor gibi dikkat kesiliyor, nöbetini böyle tutuyordu.”
Reklam
Çok, ama çok uzaktan kendime koşmuş gibiyim.
Fakat o kadar ... Maalesef o kadarcık ... Yani yalnız uzak­tan ve hayal olarak. .. Çünkü hakikat o kadar kötü, o kadar çirkin, o kadar yıkıcı ki ...
+96
Bu zamanda az dostun olsun, daha iyi. Herkesle uzaktan hoşbeş edip geçmeli. Can gözünü açınca görüyor ki insan En büyük düşmanıymış en çok güvendiği.
İnsan yapıcıdır, üretmeyi ve yeni hedefler edinmeyi yol açmayı sever; bu, bilinen bir gerçektir. Ama diğer taraftan neden tutkuyla her şeyi yıkmayı, paramparça etmeyi sever ki? Cevap verin, neden? Bu konuda söyleyecek bir iki sözüm var. İnsan hedefe ulaşmaktan, inşa ettiği yapıyı tamamlamaktan korktuğu için yıkmayı, parçalamayı seviyor olmasın? Belki de inşa ettiği yapıyı uzaktan seyretmeyi seviyordur kim bilir.
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.